Siyaseti gerekli ve anlamlı kılan sebeplerin başında halkın talep ve şikayetlerinin giderilmesi gelir. Çünkü kamu yararını esas alan düzen, bireylerin kendi tekil iradelerinin kolektif bir iradeye dönüşmesi ilkesine dayanır. Yani benim adıma benim için iyi olana karar vermen, yasa yapman ve icra etmen için tayin ediyorum seni demektir bu. Siyaset felsefesi ve kamu hukuku tarihi, bunları yazar. Kimi, insanın özünde iyi olduğu kimi ise insan insanın kurdudur ön kabulünden hareketle geliştirmiştir siyasete karakterini veren en temel itkiyi. Son tahlilde daha büyük bir fayda için birey ya da grup özgürlüklerinden feragati gerektiren bir süreçtir siyaset.
Nedir o daha büyük fayda? Güvenlik ihtiyacı... Eğitim, sağlık, barınma, korunma ve iaşe gibi maddi konularda bir güvence içinde hissedebilmek. İhtiyaçlar hiyerarşisinin en başında bunlar yer alır. Ve aslında bundan sonra sıralayacağımız hemen her şey yine bu temel ihtiyaçlara bağlı olarak gelişir.
Gelişen ihtiyaçlara cevap vermemek, şikayetleri dikkate almamak, verilen sözleri tutmamak, idare-i maslahat etmek bir süre sonra siyaset için tayin edilen aktörlerden memnuniyetsizliğe bu da halkın siyaset sahasında yeni aktörler seçmesine yol açar. Siyaseti katı bir ideolojik perspektifle ya da kimlikçilik gibi grup menfaatlerine hasrederek yaptığınızda da ister istemez seslendiğiniz kesim daralır. Bu sebeple siyasetteki merkez partiler yani katı ideolojik ve kimlikçi siyasetle hareket etmeyen, mümkün olduğu kadar geniş bir toplum kesimini temel ihtiyaçların temini, şartların iyileştirilmesi, adalet, refah ve hatta daha fazlası için ikna etmek üzere siyaset yapan partiler genel fayda, kamu düzeni ve dış politikada ülke menfaatlerinin korunması için sigorta işlevi görür. Şayet merkez partiler aynı zamanda yenilikçi bir ruha sahipse yani irade-i maslahatçılık hatasına düşmez ise uzun süre iktidarda kalabilir.
2001'de kurulup, 2002'de iktidar olan AK Parti'nin durumu buna iyi bir örnektir aslında. Ve AK Parti'nin merkez sağda kapladığı geniş alan, CHP'ye merkez solda konumlanma daha doğrusu marjinal sol yapıları merkeze yaklaştırma imkanı sağlamıştır. Daha önce barajı geçip geçemeyeceği dahi tartışma konusu olabilen bir parti iken AK Parti iktidarı döneminde CHP hep ana muhalefet partisi oldu. Fakat bu pozisyonunu siyasetin hizmetle ilgili basamaklarına odaklanmak ve bu sayede solu merkeze yaklaştırmak yerine katı laikçilikten uzaklaşır gibi yapıp kimlikçi siyasete meşruluk kazandırma talihsizliğine düştü.
Üstelik bunu siyaseti zehirleyen terör şiddetine aldırmadan, devleti çökertmeye ayarlı bir virüs gibi hareket eden FETÖ'ye arka çıkarak yaptı.
Yeni sistemin sağladığı imkanla İstanbul ve Ankara'da seçim kazanmasına rağmen siyasetin merkezi güçlendirme özelliği bu seçimlerde de istismar edildi. Çünkü siyasetsizlik üzerine bir siyaset bina edildi. Yapacakları değil yıkacakları şeylerde mutabık kalınarak kurulan bir ittifakın gerçek anlamda siyaset olduğunu iddia etmek zor.
Son günlerdeki tartışmalara bakınca aynı şeyi görmek mümkün. 10 yıldır devam eden bu siyasetsizliğin CHP'yi getirdiği yer, PKK ve FETÖ'ye umut olmak, Türkiye düşmanlarının distribütörlüğünü yapmak ve bir kumpasla sahip değiştiren genel başkanlık koltuğu için kurulan yeni kumpaslar kurmak...