Araştırmalar bağımlılık yaşayan kişilerin geçmişlerinde mutlaka bir travmanın olduğunu ortaya koyuyor. Travmatik olaylar beyinde yarattıkları elektriksel blokaj sebebiyle dürtü kontrolünü bozabiliyor ve kumar bağımlılığına sebep olabiliyor.
Kumar bağımlılığı kişinin bireysel, ailevi veya mesleki hayatını olumsuz yönde etkileyecek derecede kumar oynama halidir. Kumar bağımlılarında yapılan incelemelerde beyinde serotonin maddesinin azaldığı tespit edilmiştir.
Serotonin azalması depresyon veya panik gibi psikiyatrik rahatsızlıklarla ortaya çıkabileceği gibi kumar bağımlılığı ile de karşımıza çıkabilir. Çünkü serotonin irade sistemi ile de ilgili bir maddedir. Kumar bağımlılarının kişilik analizleri yapıldığında genelde ya hep ya hiç tarzı düşünen, aşırı detaycı, takıntılı kişiler oldukları gözlenir. Kişiliklerindeki bu yönleri adeta kumar davranışına yansıtırlar.
Eskiden kumar sadece kumarhanelerde, kahvehane köşelerinde ve genellikle kâğıt oyunları tarzında oynanırken bugün artık internet üzerinden kredi kartıyla çok rahat oynanabilmektedir. Bu hem kumar oynama riskini artıran hem de çocuklar da dahil olmak üzere bütün yaş gruplarını riske eden bir durumdur.
Kumar oynayanların beyinlerinde neler oluyor?
Beynin dürtü kontrolüyle ilgili ön bölgelerinde yaşanan kimyasal aksaklıklar kumar davranışını getirebiliyor. Bu aksaklığa sebep olan etkenlerin başında ruhsal travmalar geliyor. Ruhsal travma yaşayan insanların beyinlerinde sol ve sağ beyin iletişiminde bozukluk olabileceği gibi dürtü kontrol alanlarıyla duygu ve muhakeme alanları arasında kopukluklar oluşabilmektedir. Travma etkisini devam ettirdiği müddetçe bu blokaj ve kumar oynama sürer. Travmalar kişilerde ‘eksiklik, engellenmişlik, yetersizlik, güçsüzlük, çaresizlik’ gibi negatif düşüncelere yol açmakta, beyin de bu duyguları kumar oynamayla telafi etmeye çalışmaktadır.
Ayrıca kumar oynayanlar kumar oynarken kendilerini her şeyi yapabilir hissettiklerini ifade ederler. Kumar esnasında sanki dünya durur ve onlar kendilerine sıkıntı veren boyuttan çıkıp özgür hissettikleri bir boyuta geçerler. Bu sahte özgürlük hissi kaybedene kadar devam eder. Ancak bir taraftan sözde özgürlüğe kaçarken diğer taraftan kumarın esiri olurlar. Dipsiz bir kuyunun derinliklerine doğru hızla ilerlerler. Dipsiz kuyu diyorum çünkü kumar oynayanların dibi bulması diye bir şey söz konusu değildir. Kişi bütün mal varlığını kaybetmesine rağmen yeniden oynayabilmenin hayallerini kurar.
Tedavide travma terapisi uygulanmalı
Kumar tedavilerinde klasik protokolle birlikte ruhsal travma terapileri mutlaka yapılmalıdır. Kişilik yapısı sağlam, aile desteği iyi olan kişilerde travma terapileri çok iyi sonuçlar almamızı sağlıyor. EMDR terapisiyle ruhsal yaraların sarılıp onarılması kişinin beynini dolayısıyla iradesini güçlendirerek kumarla mücadeleyi kazanmasını sağlayabiliyor. Son olarak kumarın bir hastalık olduğunu ailelerin ve toplumun akıllarından çıkarmamaları gerektiğini hatırlatarak bitirelim. Kaynak: www.htanoropsikiyatri.com