Umut...
Hep var olan ve var olacak olan bir olgu...
Zengin olma umudu...
Mutlu olma umudu...
Güçlü olma umudu...
İnsan, "zengin, mutlu, güçlü olacağım" umudu sayesinde hayata tutunur, çalışır çabalar; bu umut sayesinde evlenir, çoluk çocuğa karışır.
Umut olmasaydı insanlık yerinde sayar, medeniyetler kuramaz belki de hayat inkıraza uğrardı.
İnsanlığın gelişmesi için elzem olan umut duygusu bazen onun için büyük bir hüsrana da dönüşebiliyor.
Zengin olacağım umudu ile yola çıkanlar bütün servetlerini kaybedebiliyor.
Mutlu olacağım diye yola çıkanlar ailesini kaybedebiliyor.
Ünlü olacağım diye yola çıkanlar sokaklarda yatıp kalkmaya başlıyor.
Bu sebeple havf ve recâ, yani korku ve ümit, kalbimizde daima bulunması gereken bir kulluk dengesidir.
Umudun var olduğu kadar "umut avcıları" da hep var olmuştur.
CİMER'e her hafta yüzlerce şikayet edilmesine rağmen kumar avcıları bahis sitelerinde çabuk zengin olmak isteyen gençleri hala bataklığa çekiyorlar.
Bugünlerde gündemime ulaşan bir söylenti acaba yeni bir "umut avcıları" vakası mı dedirtecek cinsten.
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi -DTÖ-" adı altında faaliyet gösteren yeni bir yapı. Biz yeni öğrendik; belki yeni de değil. Bu yapı her geçen gün büyümekte ve daha fazla insanı ışıltılı dünyalarına çekmekte.
"Eğitim" faaliyetlerini "başarı" ve "sevgi" odaklı bir psikoloji merkezi şeklinde anlatıyorlar.
Ama duyumlar ürkütücü!
Anlatılanlara göre; huzur, dinginlik, para, aşk, mutluluk, başarıyı yakalamak için meditasyon, yoga, nefes terapileri, spiritüel seansları gibi birçok kapıyı denemiş ve arzuladığı sonuca ulaşamamış olanlar ilk hedefledikleri insanlar.
Sosyal medya ya da operatif şekilde kontrol altında tuttukları dijital merkezlerdeki tanıtımlarında vadettikleri eğitimle kapalı seanslarda verilen eğitimin farklı olduğu söyleniyor.
Kapalı eğitime katılabilen kişi içerik konusunu kimseyle paylaşamıyor! Paylaşması durumunda yanlış nakledilecek ufacık bir bilginin kötü niyetli kişilerin elinde bir silaha dönüşebileceği ihtimali.
Nasıl bir eğitime (!) maruz kalınıyor ki akıl sağlığını yitirenin dahi olduğu söyleniyor!
Kapalı "öğretiye" katılmaya hak kazananların, yığınla ödedikleri para haricinde bir de bedel ödemesi gerekiyor!
Bu dünyanın ışıltısına aldananlardan birisi bedel ödemek için eşinden boşanmayı göze almış. Birkaç milyonluk hesaba sahip olan bir fenomenin, hesabını "öğretiye" hibe etmesi bedel olarak kabul edilmiş. Bir başkası ise...
Dedikoduları bize kadar getirenlerin söylemleri biraz daha ilginçleşiyor; oluşumun yöneticileri mevcut iktidar ile derinden bir ilişkiye sahip olduklarının mesajını veriyorlar. Ancak siyasallıktan uzak olduklarını ispat etmek için de sıklıkla kişi ya da parti merkezli hükümeti nalına mıhına vura vura eleştiriyorlar.
Eğitim sistemli resmi bir kayıtları yok, yayımlanmış kitap ya da eserleri yok, verebildikleri eğitim sertifikaları yok, eğitim verme yetkisine sahip eğitmenleri yok, kapalı seanslarda yöneticilerin seçtiği herhangi bir kişi eğitimci olabiliyor, en ilginci de devletin bu yapı üzerinde denetimi yok!
Bu yapıyı anlatanların dikkat çekici bir uyarısı da var. "Bir cemaat yapısı gibi davranıyorlar. Oluşturdukları gizem ister istemez zihnimize FETÖ'yü hatta Adnan Oktar'ın oluşumunu düşürüyor."
Bu tarz oluşumlar genellikle büyük bir mağdur kitlesi oluştuğunda kamuoyunun gündemine gelir.
Ama artık iş işten geçmiş insanlar aldatılmış, kandırılmış ve umut avcıları ortadan kaybolmuş olurlar.
Ortaya büyük bir mağdur kitlesi çıkar ve devleti göreve davet eder.
Biz ise şimdiden uyarıyoruz:
"DTÖ" isimli bu yapı belki de duyumların ötesinde saf bir yapı; ancak söylenenlerin de yabana atılmaması gerektiğini düşünelim.
İnsanları kandırmak için kurulmuş bir kapan olup olmadığı henüz aşikâr değil ancak kırık dökük dedikodu veyahut rivayetler buna işaret ediyor gibi.
Bir sürü kayba uğramış mutsuz insanın, ailelerin, bireylerin ortaya çıkmasına yol açacak yeni bir oluşum olması ihtimaline karşın denetlenmesi zor değil.
İş işten geçtikten sonra değil, mağduriyetler oluşmadan tedbir alınmalıdır.
Belki de bu yapının anlatıların dışında tertemiz bir faaliyet ve eğitim aksiyonu da olabilir. Ama yine de Anadolu irfanıyla; eşeği sağlam kazığa bağlayalım derim vesselam.