Cuma günü İstanbul'da, 21. Yüzyılda Türkiye'nin Kültür Seferberliği adlı kitap tanıtımı, sergi açılışı ve bir de sempozyum gerçekleşti. İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Kültür Bakanı M. Nuri Ersoy açılış konuşmaları yaptılar. Fahrettin Altun, kültürel hegemonya ve sömürgeci kültürel müdahalelerin kuşatmasıyla yüz yüze olduğumuza vurguda bulundu. Türkiye'nin bu küresel, hegemonik, batıcı ve sömürgeci kuşatmayı aşmak üzere kültürel bir seferberlik içinde olduklarını söyledi. Hatta seferberlik kavramının milli mücadeleden geldiğini ve bu açıdan da mücadeleci bir tutum içinde olduklarının altını çizdi.
Altun, Türkiye'nin kültürel atılımlarıyla Batıcı hegemonya içinde kalarak kültür üretme gayretlerine son verdiğine dikkat çekti. Kültür Bakanı, yaptıkları arkeolojik kazılar, açtıkları kütüphaneler ve gerçekleştirdikleri festivaller üzerinde durdu. Kültür Yolu Festivalinin 16 ilde gerçekleştiği ve dört ilin daha buna dâhil olacağını söyledi.
En üst makamlarda yer alan yetkililer, kültür seferberliğinden bahsediyorlar. Seferberlik acil olanı, canlılığı ve güvenliği vurgulayan bir ifade. Türkiye'de iktidarın kültür konusunda belli bir bilinç farklılığı içinde olduğunu gösteriyor. Kalkınma hamleleri yaşadık.
Kalkınma maddi ve teknolojik gelişmeye işaret eder. Kalkınma, mühendislik gayretidir, binadır, yoldur, hastanedir, havaalanıdır, fabrikadır. Ancak kalkınmanın belli bir manaya dayanması gerekir. Manayı sağlayan kültür. Yani maddi gelişmelerin manevi, anlamsal boyutla beraber dengelenmesi lazım. Bunlar sağlanmazsa maddi kalkınma çeşitli mana boşluklarına neden olur. Bu mana boşluklarından ahlaki, estetik ve medeni yoksunluklar ortaya çıkar.
Nitekim bir yandan son teknolojik arabaları kullanan adamlar, öte yandan ağzındaki sigarayı otobana atmaktan çekinmeyen tutumlarla karşılaşıyoruz. Maddi zenginlik ve kudretle donananların nobranlıkları ile her yerde göze çarpıyor. Saldırgan, küfür, vefasızlık, paçozluk...
Sanat ve kültürden gelmeyen kalkınma, sosyal dengesizliklere de yol açar. Kimlik, ruh, zihin ve tutumlar yara alır. Kabalık, nezaketsizlik, ahlak yoksunluğu ve kibir artar.
Kalkınmaya edebiyat, müzik, sinema, sanat, kitap, folklor gibi kültürel boyutlar eşlik etmeli. Yoksa toplumsal kimlik sarsılır. Kalkınma ile gelen sarsılmalarla başa çıkamayız. Yeni şartlarda insan ruhu varlığını sürdüremez. Bu da ruhsal çatışmalara, kimlik sorunlarına, toplumsal anomilere neden olur.
Kültür seferberliği, kolektif anlamın, normların ve beğenilerin yeniden ayağa kalkması, yenilenmesi ve inşa bilincine dönüşmesidir. Bu kalkınma içinde üşüyen, büzülen, yaralanan ruhumuz yeni anlamlarla dirilmelidir. Müziklerle, filmlerle, hikayelerle, resimlerle, atölyelerle, senaristlerle, romancılarla, sanat aktörleriyle bunlar olur. Batıcı hegemonyayı taklit etmeyi aşarak buradan ses veren, buradan hikâyesini bulan, buradan güzellik ve zarafeti keşfeden gayretler, aktörler ve teşebbüslerle kültür mümkün hale gelir.
Kültür, küresel ve popüler tarzıyla kalabalıkları çılgınca tüketime ve zevke seferber ediyor. Bu boyutuyla sadece alışveriş merkezlerine koşmaya eşlik eder. Ruhu beslemez, bilinci estetize etmez, topluma mana vermez. Kültür Yolu Festivalleri de buna göre yeniden yapılandırılmalı. Büyük kalabalıklarla popüler müziğin çılgın eğlenceleri zaten belediyeler tarafından gerçekleşiyor. Kültür Bakanlığı rafine, yüksek, derinlikli, kalıcı, milletin varlığına uzun süreli etkide bulunan kültür çalışmaları ve pratikleriyle seferberlik içinde olmalıdır. Zihnimiz ve ruhumuz ( kalabalıklar ötesi) bu uzun süreli estetik faaliyetleriyle hemhal olduğu oranda millet varlığına kalıcı etkide bulunacak. Milletin ihtiyaç duyduğu mayayı içinde taşıyacak.
Sonuçta hızla üretilen ve tüketilen, kalabalıkların içgüdülerini doyurmakla sınırlı kalan popüler kültür taarruzlarına karşı kültürel seferberlik içinde olmak doğru bir çıkış. Kültürel iktidarla değil, kültürel seferberlikle irfana ve aydınlığa kavuşabiliriz.