Hayatın tadı, yemeği doymanın ötesinde paylaşıp yiyebilmekte. Kimi zaman vedalara dayanak, kimi zaman yeni bir nefese neşeli bir merhabanın etrafını sarmalamak, işte bu belki de gerçek tat...
Küçücük iki çocuk ayrıldı aramızdan geçen hafta. Biri bizim komşumuzdu... Sosyal medyada küçük bir grup düşünce sistemiyle şoke etti tek yürek olan vicdanları. Konunun siyasi tarafını usta köşe yazarlarına, vicdandan yoksun ahlaki tarafını da toplum bilimcilere bırakıyorum.
Ben başka bir şeyi fark ettim o gün. Küçük bir çocukken anne ve babamın vedalarda veya doğumlarda dostları için neler yaptığını hatırlamaya çalıştım. Her şeyin bir usulü vardı o vakitler, ne de kendinden emindiler. Öyle anneye telefon açıp sormak falan yoktu onlar için. Çünkü zaten ne yapacaklarını iyi bilirlerdi. Bir adap vardı, bir gelenek görenek... “Nerede onlar?” diye sordum kendi kendime.
Kısaca doğumdan ölüme, kutlamalara önemli bir yeri olan yemek kültüründen bahsetmek istiyorum. Yaşamın hızlı temposundan elimizden kayan ritüellerimize bakıp biraz hafızamızı tazelesek...
LOKMA
En unutulmayan ve yaşayan adetimiz sanırım lokma dökmek. Evlerinden ebediyete uğurladıkları aile bireyi için 52’nci gün konu komşu ve tanrı misafirlerine ikram için lokma hazırlanır. İzmir’de ise doğumdan vefata, erdiği murada teşekkür etmek için hemen her fırsatta taze taze her daim lokma dökülüyor. Hepinizin bereketli günleri olsun. Aramızdan ayrılanlar huzur içinde uyusun...
Malzemeler: l 3 su bardağı un l 1 adet yumurta l 1 su bardağı ılık su l 1 tatlı kaşığı kuru maya l Bir tutam tuz l Yarım çay kaşığı toz şeker l Kızartmak için sıvıyağ
Şerbeti için: l 3 su bardağı toz şeker l 3 su bardağı su
Yapılışı: Hamur malzemesini iyice yoğurup üzerini kapatın ve bir saat mayalandırın. Bu arada şerbetini hazırlayın. Bir kaseye soğuk su koyun ve elinizi sık sık ıslatarak hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp baş parmağınızla işaret parmağınızı birleştirerek yuvarlatın. Tam ortasından parmağınızı batırıp delik açın ve kızgın yağda kızartın. Lokmaları kızarttığınız tencerenin derin olması gerekmektedir. Böylelikle lokmaların altı üstü nar gibi kızarmış olur. Tüm hamura aynı işlemi yapın. Hamurlar kızardığı anda kevgirle alıp direkt ılık şerbetin içine koyun.
AŞURE
Unutulan bir gelenek daha var... Mahalleye yeni taşınan haneye yılın hangi günü olursa olsun evinde uyucağı ilk gün aşure götürmek. Tabii ki amaç yine bereket...
VEFAT
Ölüm yaşanan bir evde o gün kocaman bir kazanda çorba yapma adeti birçok yerde hala devam ediyor. Ayrıca bölgeye göre belli bir (7’nci, 40’ıncı veya 52’nci) günde irmik helvası, tavuk pilav, hoşaf ve su böreği gibi yiyecekler hazırlanıyor.
TAZİYE ZİYARETİ
Taziyeye giderken üzüntüden aklınıza gelmeyebilir ama unutmayın ki metin olmalı ve gittiğiniz eve destek vermelisiniz. Mutlaka ama mutlaka yemek götürmelisiniz. Hiçbir şey yapamdıysanız yanınızda kahve, ayran gibi içecek bile götürebilirsiniz.
YENİ DOĞAN BEBEKLER İÇİN
Dünyaya yeni gelen bebekler, korkusuz olmaları için Anadolu’nun bazı yerlerinde bal, kaymak, süt ve tuzla hazırlanan kremle ovuluyor. Bazı yerlerde ise sadece sütle yıkanıyor. Kırşehir’de kırkından önce bebeğin saç ve kirpiğine gür olsun diye ceviz yağı sürülüyor. Kırkından önce dışarı çıkan bir bebeğin yanına sağlıklı olsun diye yumurta, bereketli olsun diye de ekmek koyuluyor. Bebek erkekse çenesine, kızsa başına saçları ağarana kadar uzun ömrü olsun diye biraz un serpiliiyor. Bebek mevlütlerinde de bebek tatlı dilli olsun diye mendil içinde şeker ikram ediliyor.
PALİZE
Anadolu’da yeni doğum yapmış kadınları ziyarete gidenlere bazı bölgelerde palize denilen bir meyve peltesi ikram edilir. Büyük kentlerde bu ritüeller azalıyor. Yeni doğum yapan genç anneler, misafirlerini butik pastanelerden sipariş edilen şeker hamurlarıyla süslenmiş değişik kurabiyelerle karşılıyor.
BUĞDAYIN BEREKETİ
Bazı yörelerde kız almaya giderken buğday ve yiyeceklerle dolu bolluğu bereketi temsil eden heybeler hazırlanıyor. Kimi yerde ise gelinin boynuna asılan halka şeklindeki ekmekten yiyen kızların kısmetinin açılacağına inanılıyor. Özellikle ekmek ve buğday birçok ritüelde en kutsal yiyecek; adı bölgeye göre değişen kolluk ekmeği, gelin ekmeği veya hem damat hem de gelinin başında ikiye ayrılan ekmek gibi...
LOHUSA ŞERBETİ
Şeker pancarı onlarca baharat ve nişastayla karıştırılıp şeker haline getirilir. Hazır satılan bu kalıp şekerler kaynar suda eritilerek sıcak veya soğuk içecek halinde servis edilir. Bu şerbetin anne sütünü artırdığına inanılır. Bebek ziyaretine gelen kişilere de ikram edilir. İç Anadolu bölgesinde ise anneye sütlü pirinç çorbası içirilir. Süt getirmesi için kayısı hoşafı yapılır.
KINA GECESİ
Kına gecesindeki yiyeceklerin de anlamı var. Mesela erkek annesi eline ekmek alarak dans eder. Bu bereket içindir. Yine aynı nedenle de tüm komşuya çerez dağıtılır.
DÜĞÜN
Düğünlerde her bölgeye göre farklı farklı yemekler hazırlanıyor. Tunceli’de haşlama et, pilav; Konya’da tirit, kavurma, bulgur pilavı; Ege Bölgesi’nde keşkek; Elazığ’da harput köfte, dolma, güveç ve zerde gibi. Bence kentteki düğünlerde de bu alışkanlıklar hatırlanmalı ve damat veya gelinin memleketinde adet ne ise o yemekler mönüde yeni sunumlarla yer almalı.