22 yıllık AK Parti iktidarında Türkiye hemen her alanda çok önemli icraatlara imza atmayı başardı.
Girdiği her seçimde AK Parti'nin ödüllendirilmesinin ve yeni fırsat tanınmasının arkasında da o başarılı icraatlar vardır.
Turizm alanında da önemli başarılar elde ettiğinde şüphe yok.
2002'de 12 milyar dolar olan turizm gelirlerinin 2022'de 50 milyar dolara yaklaşmış olması bile tek başına bu alandaki başarıyı anlatmak için yeterlidir!
Kültür alanında da ülkeye kazandırılan fiziki alt yapı sayılmayacak kadar çoktur ve başarılıdır.
Ancak kültür adamlarına ve kültür faaliyetlerine gösterilen ihtimam ve başarı konusunda Başkan Erdoğan bile istenen seviyenin yakalanamadığını zaman zaman ifade etmektedir.
20 yıldır iktidar olan muhafazakâr AK Parti döneminde, muhafazakâr bir kültür adamının henüz tebarüz etmemiş olması ve kültür sanat alanının hâlâ sol/seküler kesimin elinde olması bu gerçeğin en bariz tezahürlerinden biridir.
Maalesef muhafazakâr milliyetçi kesimde kendini ispata çalışan kültür sanat adamları gereken ilgi ve desteği görememişler ve alanlarında beklenen eserleri üretmeleri de mümkün olmamıştır.
Sezai Karakoç merhumun iki ciltlik hatıratını dün bitirdim. Karakoç gibi bir kültür adamının yayıncılıkta karşılaştığı sıkıntıların benzerini muhafazakâr/milliyetçi kültür adamlarının AK Parti iktidarında da çektiğini görmek doğrusu bana ağır geliyor.
Bu dönemde muhafazakâr kültür sanat adamlarının arzulanan desteği görmediğini daha önce de yazmıştım.
Bugün sinema dünyasını iyi bilen İsmail Güneş Bey'in bana gönderdiği mesajı yayınlayarak bakanlığın dikkatini çekmek istiyorum.
Diyor ki İsmail Bey:
"TÜRK SİNEMASININ GELECEĞİNE BAKIŞ
ABD doları 8.₺ civarındayken Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü film yapım destekleri ilan edildiğinde miktar 1 milyon Türk Lirası civarındaydı. (Bu desteklerin ilk başladığında bu miktarın 200.000.$ olduğunu hatırlamakta fayda var.)
1.000.000.₺'lik destek yaklaşık 125.000.$'na tekabül ediyordu.
Bürokratik işlemler bitip destek alınabildiğinde ise dolar karşılığı 63.000.$.
Şimdi ise 37.000.$.
O gün bugündür sektör çalışanları her yıl iki kez olmak üzere dört kez en az %35 oranıyla ücret artırımına gitti. Hayat onlar için de zorlaşmıştı.
Film üretmenin en önemli giderlerden olan mazot bu süreçte 2,5 misli arttı.
Bu süreçte asgari ücret, emekli maaşı, memur maaşları müteahhitlerin sözleşmeleri feshedilip yeni ihalelerle 4-5 misli artış sağlandı. Devlet kendi bütçesini misliyle artırdı ama 1,5 yıl önce dilekçe vermemize rağmen film desteklerinde artış olmadığı gibi ilgili makamdan herhangi bir cevap da alınamadı.
Yeni yapılandırma kanunu ile salgın öncesinden ve sonrasından destek alanlar, çıkarılan güçlüklere rağmen bir kısmı aldığı desteği iade edip sorumluluktan kurtardı. Ancak ödemeyi alıp filmlerine başlayanların durumu içler acısı.
Bu yapımcı yönetmenler ya batacaklar ya da kötü bir film yapmak durumunda kalacaklardır. Her iki durumun da sektöre herhangi bir katkısı maalesef yok. Olsa olsa sadece Kültür ve Sanatsızlığa katkısı olur.
Bütün bu gelişmelerin yanı sıra sektörün geleceği açısından bir takım tespitler yapmakta yarar görüyoruz:
* En düşük bütçeli film yapım maliyetleri artık 10 Milyon TL civarındadır.
* Bu şartlarda artık Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün vereceği destekler 5 milyon TL, yani 200.000.$'ından aşağıya olmamalıdır. Daha çok film yerine daha nitelikli destek bir hayli geriye düşmüş bu sektörü ancak ayakta tutabilir.
* Sinema Filmlerinin Desteklenmesi yasasında "geri dönüşümsüz" olması durumu maalesef Sinema Sanatına bir katkı yapmadığı gibi bu sanatın mevcut halinden daha da geriye düştüğünü gözlemlemekteyiz.
* Sinema salonlarının Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün desteklediği filmlere gösterim açısından soğuk bakması bu filmlerin çoğunun seyirciyle buluşmasını imkânsız kılmaktadır. Bu filmler herhangi bir Sinema Salonunda oynamadığı için ne yazık ki herhangi televizyon kanalında da gösterim imkânı bulamamakta ve bu filmlerin %90'ı izleyicisiyle asla buluşamamaktadır.
* Sinema sanatı endüstriyel bir sanattır ve bu sanat için aslolan seyircidir.
* Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü yapmakta olduğu desteklerini seyirci üzerinden yapmalıdır. Parayı yapımcıya kullandırmalı, karşılığında da yapımcı, yönetmenden seyirci hakkı almalıdır.
* Şu kadar bedelle desteklenmiştir yerine şu kadar seyirciyle desteklenmiştir bakışı sinema sanatının düştüğü çıkmazdan kurtuluşu için olmazsa olmazdır. Festivalleri önceleyen bir bakış açısı bu filmlerin 3-5-7 veya dokuz kişilik ön jürilerden başka seyircisinin olmamasını sağlamaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün listesinde yer alan festivallerin katılım bedelleri nerdeyse 5.000.$ bulmakta, sürekli değişiklik göstermesine rağmen son kur hesabına göre yaklaşık 135.000.₺ bu kaleme ayırmak gerekmektedir.
* Festivallerden gelen ret cevabında akıl dışı gerekçeler göstermektedirler. Yaklaşık 10.000 film üzerinde bir başvuru sayısını gerekçe gösterip bahane üretmeleri akla mantığa uymamaktadır. Her filmden 1 dakika izlense 10.000 dakikaya ihtiyaç vardır. Bunun yanı sıra gönderilen video linkin sayaçlarında da maalesef filmlerin izlenmeden elendiğini gözlemlemekteyiz.
* Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, yapımcıdan devraldığı bilet hakkını öncelikle Sinema Televizyon Okulları ve Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerine dağıtılmasını sağlamalı, böylelikle "Yeni Türk Sinemasının" örnekleriyle Sinema Televizyon ve Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerini buluşturmalıdır. Bunun iki faydası söz konusudur. Biri hiç olmazsa asgari bir seyirciye ulaşmak, diğeri ise nitelikli bir sinema diliyle öğrenciyi buluşturup, öğrencinin daha iyisini yapmayı teşvik etmektir.
* Sistem akıllı kartlar vasıtasıyla yürütülebilir. (Müze Kart veya Öğrenci Kartı) Kartın akıllı özelliği sayesinde filmin ne kadarı izlendiğinin bile istatistiği tutulabilir.
* Bugünlerde maalesef Sinema Televizyon öğrencileri ülkede yapılmakta olan hiçbir filmi seyretmeden okullarından mezun olmaktadır. Bu durumun önüne geçmek için YÖK'le yapılacak görüşmelerle, Sinema Televizyon öğrencilerinin her yıl Sinema Genel Müdürlüğünün desteklediği en az yirmi adet "Yeni Türk Sineması" örneklerini izleyip bu izlemeden sorumlu olmalarını sağlamak hem sinema sektörünün hem de yeni yetişecek öğrencilerin gelişimini sağlayacaktır. Dolayısıyla televizyonlarda gösterilen dizi dilinin egemenliğinden kurtulan öğrenciler, gerçek sinema dilini öğrenecekler ve kendileri film ürettiğinde özgün kalacaklardır.
* Bu sistemden elde edilen bilet hakkı, müze girişlerinde, kitap fuarlarında, tiyatro ve benzer güzel sanatlar ekinliklerinde promosyon olarak değerlendirilebilir. Bir kitap alana, bir tiyatro bileti alana bir bilet hediye sinemanın kaybolan seyircisini geri getirebileceği gibi bu sistem zaman içinde bir "Kültür İmecesi"ne dönüştürülebilir.
* Ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü'nün verdiği destekleri üzerine başka kaynaklar eklenmesi filmlerin kalitesini artıracaktır. Bunun için RTÜK yasasındaki "Yerli Yapım" zorunluluğu maddesine ilave olarak her drama gösteren televizyon kanalı Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün desteklediği filmlerden en az birini "haftada bir kez ana yayın kuşağında göstermek zorundadır" cümlesinin eklenmesi, daha yapım aşamasında söz konusu televizyon kanallarının yapıma katkı sunmasını sağlayacaktır. Bir televizyon kanalının bir yapıma ortaklığı, o filmin oyuncu listesini de değiştirecektir.
* Bütün bunların yanı sıra Dijital Platformlar, gerçekleştirdikleri filmlerin bütçeleri üzerinden rüsum benzeri bir vergilendirme türüyle filmlerin destek havuzuna ek girdi oluşturulabilirler. (Gerçi, söz konusu platformlar ülkemizde yapım yapmaktan vazgeçtiklerini duyurdular.) Özellikle yabancı platformlar döviz üzerinden ülkeye giriş yaptıklarından bu yapımlarla bağımsız sinemanın bütçelerini karşı karşıya getirmek maalesef ülke sinemasını zor durumda bırakmaktadır. Bağımsız yapımlar ne bilindik oyuncu ne nitelikli teknik ekip çalıştırma konusunda bu platformlarla baş edecek durumda olamıyor, bu mecraların ödediği bedellerle mücadele edememektedirler.
Kültür Sanatın gelişmesi için bu alanın hem üretiminden hem tüketiminden KDV oranının düşürülmesi önem arz etmektedir."