Paris’te fâillerinin ortaya çıkması beklenen üç kadına ait cenazeler yola çıkmaya hazır, ama fâiller hâlâ ortada yok. Cinayetleri işleyen/ler de muratlarına ermiş sayılmazlar. Barış süreci baltalanmadığı gibi kimse birbirine düşmedi de... Yoksa amaç, şimdiye kadar yapılan spekülasyonlarda yer alan ihtimallerden biri değil miydi?
Yoksa esas amaca cenazelerin Türkiye’ye gelmesiyle mi erişilecek?
Kitlesel eylemler bilinmeyenlere çok açıktır. Risklidir. Ne kadar tedbir alınırsa alınsın, basit kışkırtmalarla hedefinden saptırılabilir. Habur’da olduğu gibi. Bu ülkede sabahtan başlayan protesto gösterilerinde bağırıp çağıranların gözü önünde çıkan yangın ve başgösteren dumanlar yüzünden çok sayıda aydın hayatını kaybetmedi mi?
Diyarbakır’a gelecek ve oradan memleketlerine gönderilecek cenazeler için her uğradıkları noktada düzenlenecek törenler... Herbiri birer kitlesel eylem olduğu ve kitlesel eylemler de risklerle dolu bulunduğu için... Olağanüstü dikkatli olunmayı gerektiriyor.
Hiç unutmayacağımız gerçek şudur: Türkiye’nin başına açılmış en büyük dert olan terör belâsı bir kişi veya bir örgütün eseri değildir; terörün patlamasında, bu kadar uzun yıllar sürmesinde gücümüz nispetinde hepimizin katkısı var. Yanlışlar üst üste geldi ve terör başımıza dert oldu. Terörü önleme amacıyla yapılanlar da, terör var diye yapılmayanlar da terörü azdırdı.
Kabul ettiniz mi bu gerçeği? Ettinizse sizlerle paylaşacağım bir gerçeğim daha var: Terörün bitmesini arzuluyor ve bugünkünden daha parlak bir geleceğe yürümek istiyorsak, geçmişe takılıp kalmaktan vazgeçip ileriye bakacak ve daha önce yapılmış hataları bundan böyle tekrarlamayacağız.
O taraf da tekrarlamayacak, bu taraf da...
Bizim eski hataları tekrarlamamadaki kararlılığımız başkalarının ülkemiz üzerindeki hesaplarının boşa çıkmasını getirecektir. O hesapları bundan böyle farklı davranarak bozabiliriz ancak...
Türkiye kendi başına bırakılması istenmeyecek değerli bir coğrafyanın tam ortasında yer alıyor. Komşularımızda bulunan doğal kaynaklardan ve onların getirdiği zenginlikten mahrumuz, ama bizim de tarihten taşıdığımız bir mirasımız ve beşeri kaynağımız var. Kültürümüzün temelini oluşturan mirasa ters bakıldığı günleri arkada bıraktık, bırakıyoruz; beşeri kaynağımızla ilgili sorunu da çözebilirsek bizim için her şey daha güzel olacak.
Çözemezsek, bugünkü sınırlı kazanımlarımızı bile yitirebiliriz. Sadece Türkler veya kendini Türk bilenler mi? Hayır. Tarihî olarak bu topraklarda yaşamış yarın da yaşayacak olan Kürtler de kaybedecek, beceremezsek...
Etrafa bakıyorum da, bugüne kadar ağızlarından hayırlı sözcük çıkmasına hiç alışmadığım tiplerden cenazelerle ilgili yine hayırsız sözler duyuyorum. Öldürülenleri nereye koyacaklarını bilemeyenlerim kafasını karıştıracak sözler... Yerin dibine batıranlar da, arş-ı âlâya çıkartanlar da hayra hizmet etmiyorlar.
Gelişmeleri içine sindiremeyenler, Paris’te öldürülen üç kadını süreçte silâhlarını ilk bırakanlar olarak görüp cenazelerini de nihayet ülkeye dönmeleri olarak değerlendiremezler mi? Onların cansız bedenleri dağdaki bayırdaki canlılara pekâlâ yol gösterebilir. Gösteriyor da...
Paris’teki cinayeti işleyenlerin esas amaçları cenazeler üzerinden bizi birbirimize düşürmek olabilir, unutmayalım...