Anket şirketleri hummalı bir çalışmanın içindeler.
Her şirket seçim sonuçlarını en doğru tahmin eden olmanın mücadelesini veriyor.
Bugüne kadar anketlerin gösterdiği sonuç mevcut iktidarın hükümet etmeye devam edeceği yönünde.
Bu durum iktidarı ele geçirmek için her yolu deneyen, bu uğurda kılıktan kılığa giren küresel çetenin moralini ciddi manada bozmuş durumda.
Çete şimdilerde seçimi kaybedecek olmanın getirdiği telaşla, süreci nasıl lehime çeviririmin yollarını arıyor.
Ancak bu telaş hem çeteye hem de güttüğü kripto yapılara çok büyük zararlar veriyor.
Küreselciler içerdeki dostları ile el ele vererek kuduzun getirdiği travmayla her yere saldırıyor ve bunu yaparken de hata üstüne hata yapıyorlar.
Gözleri dönmüş vaziyette eski defterleri bir bir geri açıyorlar ve çaresizlikten geçmişte oynadıkları oyunları tekrar oynamak zorunda kalıyorlar.
Tek çare kaos mu?
Evet!
Küresel çete içerdeki kripto yapıları kullanarak ülkede iç savaş, sokak çatışmaları çıkarmaktan başka çaresinin kalmadığının farkında.
Bunu yapmanın tek yolu, kutuplaştırılmış tarafları alıcısı olacak suni sebepler yaratarak birbirine düşürmek.
Bunu yapmak için elde malzeme kalmadığından tek çare eski defterleri açmak.
Eski defter dediğinizde akla seksenler gelir.
Neydi seksenler hatırlayalım.
Sağ-Sol / Alevi-Sünni / Türk-Kürt
Sağ-sol dediler olduramadılar, Türk-Kürt dediler çatıştıramadılar, Alevi-Sünni dediler ayrıştıramadılar.
Ancak pes etmediler.
Üç dosyayı da zamanı geldiğinde tekrar açmak üzere arşivlerine kaldırdılar.
O zaman bu zaman mı...?
Evet o zaman bu zaman.
FETÖ dönemini hatırlayın "Zaman" ve "Bugün" gazeteleri vardı.
Hani gazete kılığına girmiş örgütün propaganda paçavraları.
Subliminal mesaj vermeyi seven ABD, bu iki isim üzerinden örgütü motive etmeye çalışmıştı ve bu iki isim birlikte anıldıklarında bir anlam ifade ediyorlardı.
Zaman bugün...
Yani, vakit geldi...
15 Temmuz'da vakit çökünce bu kez sahneye "Birgün" gazetesini sürdüler.
Örgüte verilmek istenen mesaj açıktı. Sakın ha enseyi karartmayın, o vakit bir gün gelecek.
İşte o vakit geldi.
Vaktin geldiğine inanan küresel çete, Kürt-Türk, Alevi-Sünni dosyalarını tekrar raftan indirerek servise koydu.
Daha önce de oynanan bu oyunun geçmişten farkı, o günlerde ayrı ayrı oynanırken bugün aynı anda oynanıyor olması.
Neden aynı anda?
Çünkü vakit yok, oyun bitiyor.
Demişti ya Erdoğan, "topunuz gelin"
Onlarda vakit kalmadığı için topunu sahaya sürerek geliyorlar.
Şimdilerde etnik köken ve mezhep üzerinden sonu iç savaşa gidecek sokak çatışmaları başlatmak üzere alt yapı çalışmaları yapılıyor.
Peki nasıl...
Mezhep üzerinden gelecekler.
Bu konuyu sürekli gündemde tutacaklar.
Konuyu kamuoyunda öne çıkmış isimler üzerinden işleyecekler.
İşbirlikçi isimlilere rolleri dağıtılacak ve sırası gelen sahneye çıkıp rolünü oynayacak.
Tiyatro bu kadar basit.
Sıraladığım senaryo bir süredir gösterimde.
İşte size bir kesit.
Geçtiğimiz haftalarda Habertürk televizyon kanalında Sevilay Yılman, Nagehan Alçı ve Nihal Bengisu Karaca sabah kuşağında konuklar.
Seçimin konuşulduğu dakikalarda konu birden Alevi mevzusuna getirildi.
Önceden çalışılmış danışıklı dövüş paslaşmalarda, efenim neymiş Kılıçdaroğlu seçimleri normalde rahatlıkla kazanırmış mış da ancak alevi olduğu için kazandırılmayacakmış mış. Mezhebi önündeki en büyük engelmiş miş.
Türk Milletinin aklıyla alay eden bu üç silahşöre soralım.
Madem Bay Kemalin mezhebi siyasetine engel, CHP'nin başına nasıl geldi bu muhterem?
Hıııı! Duymuyorum, aloo! Sesinizi alamıyorum...
Telefon meşgulde, cevap yok...
Oyun kuruldu ama çok ucuz...
Hemen sonrasında katıldığım bir televizyon programında bu proje konuşmaları kamuoyuyla paylaştım ve şiddetle eleştirdim. Üçlünün aldıkları talimat gereği hem "seçimde hile var," hem de "aleviler dışlanıyor" yalanlarına zemin hazırladıklarını, muhtemelen önümüzdeki günlerde Kılıçdaroğlu'nun Alevilik üzerinden yeni bir tartışma konusunu başlatacağını söyledim.
Keşke yanılsaydım.
Öyle de oldu.
Kılıçdaroğlu "Alevi" başlıklı bir video yayınladı. Türkçeye çevrilen Video konuşmasında ısmarlama cümlelerle şöyle diyordu;
"Kimlikleri konuşmayacağız, başarıları konuşacağız. Artık ayrışmaları konuşmayacağız. Bu değişim seferinde benimle olacak mısın?
Kılıçdaroğlu sordu ve sırasını savdı. Şimdi bir de biz soralım Kılıçdaroğlu'na;
-Ülkede bugüne kadar kimse etnik kökeni, mezhebi nedeniyle ayrıştırılmadığı halde neden toplumun fay hatlarıyla oynayarak bu tür tehlikeli cümleleri kuruyorsunuz?
-Ülkede madem bu konularda sıkıntı var, artık değişim gerekli diyorsunuz. O halde Atatürk'ten emanet Türkiye'nin en büyük partilerinden biri olan CHP'nin başına nasıl genel başkan oldunuz?
-CHP içinde Atatürkçü ve ulusal kadroları tasfiye ederek, ciddi bir Alevi yapılanmasına gittiğiniz partinizin içinde konuşulan bir konu. Madem öyle, neden şikâyetçi olduğunuz bir konuyu kendi partinizde uyguluyorsunuz? Bu durumda esas ayrıştıran siz değil misiniz?
Bu soruları çoğaltmak mümkün ama cevap almak mümkün değil.
O nedenle havanda su dövmeyip son cümlemizi kuralım.
Aman ha...
Tuzaklara, şiddete, sokağa davete dikkat.
Kimin nereye hizmet ettiğine dikkat.
Ve hepsinden önemlisi içimizdeki sarıklı İngilizlere dikkat...