Ekonomik olarak önümüzdeki 2 yıllık dönem zor geçecek. Bunu söylemek için artık kâhin olmak gerekmiyor. Çıplak gözle görülebilen bir tablo ve sadece Türkiye’ye özgü bir durum da değil, dünya git gide daralan bir tünele girdi ve git gide ilerliyor.
İçinden geçtiğimiz dönemi bir kervanın çölde karşılaştığı kum fırtınasına benzetmek olası.
Peki bu fırtına dinene kadar nasıl ayakta ve hayatta kalabiliriz?
Hem bireyler ve aileler için hem de işletmeler (özellikle de KOBİ düzeyindeki) için bu konuyu biraz irdeleyeceğim önümüzdeki yazılarda.
Ancak kısa vadeli, hızlı ve birkaç işletmeye önerdiğimde olumlu sonuçlanan bir pratik çözümü anlatmak istiyorum.
5-10 veya 20 kişilik bir işletme. Esnaf tabiriyle “dönemiyor”.
Esnaf jargonunu bilmeyenler için geliri giderini ya da ödeme döngüsü tahsilat döngüsünü karşılayamıyor.
Halk ağzıyla da söylersek attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmiyor.
Bu gibi işletmelerde, yani kısıtlı bir özsermaye ile çalışan şirketlerin çalışanları da kara kara düşünüyor, acaba ansızın işsiz kalır mıyım, acaba işten çıkarırlar mı diye…
Kayserili, ölüm döşeğindeyken sorar ; “Büyük oğlum nerede?” cevap geliyor; “Buradayım baba”, “Peki ortanca oğlum?”, “Buradayım baba!”, “Peki küçük oğlum?” , “Buradayım baba!”; sırayla bu cevapları alan Kayserili doğrulup fırçayı basar “Eşek herifler, dükkanı kime bıraktınız?”
Şimdi de bizim işletmeye dönelim, çalışanın kafasında bu sorular, firma sahibinin kafasında da bu kısır döngüden çıkıp çıkamayacağına dair gel-gitler varken işletme kime emanet?
En önemli kilit nokta başta tabi ki iletişim. Patron her zamankinden çok daha fazla konuşacak çalışanlarıyla, daha yakın duracak, araya fesatlıklar, kulaktan dolma bilgiler giremeyecek.
Tam tersini yapıp “stresliyim!” bahanesiyle çalışanından uzaklaşan patronlar büyük hata ediyorlar.
Şöyle bir formülü ortaya koymak isterim böylesi zorlu süreçlerde.
Özellikle de “Artık dayanacak gücüm, moralim, enerjim kalmadı” diyen patronlara sesleniyorum.
Çalışanınızı ortak edin işe, ya da devretmek mi istiyorsunuz? Çalışanlarınızı bir araya getirin, onlara devredin.
Çalışan iyi bildiği işletmeyi, dışarıdaki herhangi birinden daha iyi yürütür.
Ortak olursanız en azından artık kendi işletmeleri olduğu için fedakarlığa da açık olurlar.
Bu yöntem elbette herhangi bir kişiye has, patentli bir yöntem değil. Ama Türkiye’den ve yurtdışından bu tavsiyeyi verdiğim birkaç firmada çok etkili olunca bu sayfaya taşımak istedim.
Bu öneri elbette iki tarafın birbirini tanıdığı ve güvendiği noktalarda geçerli.
Çünkü bir işletmenin kurulması, pazarda bir yer bulması, ürettiği ürün ve hizmetlerin pazardaki yeri gibi birçok dinamiği göz önüne aldığımızda işletmelerimizin kapanmasının bir şekilde önüne geçilmeli.
5 çalışanı olan bir işletme kapandığında o 5 kişi çok daha küçük “mikro” işletmelere dönüştüğünde pazar daralıyor, rekabet artıyor, kârlılık düşüyor. Bunun yerine işbirliği, ortaklıklar ya da birlike çalışma kültürü tüm ekonomiye kazandırır.