Şu Amerikan Merkez Bankası (Fed) ne yapacak tartışmasından gına geldiğini biliyorum ancak burada çok önemli bir sorun var, ilk önce buna dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Dikkat edin!. Ekonomi programlarında, yazılarında neredeyse şu ortak nokta var; ‘Fed parasal genişlemeyi bitirdiği zaman, Türkiye dahil gelişmekte olan ülkelerde kriz başlayacak. Türkiye bu anlamda en kırılgan ülkelerden birisi ve 2014 yılıyla birlikte bizi bir kriz bekliyor.’ Bu cümle her gün ama istisnasız, mayıs başından beri, her gün yine istisnasız bütün TV kanallarında ısıtılıp, döndürülüp anlatılıyor. Bu anlatılan, ne yazık ki, siyaset -politik duruş- üstü bilimsel(!) bir gerçekmiş gibi önümüze konduğu için, bu yutturmacaya, hangi siyasi pozisyonda olursa olsun, bütün ekonomi medyası atlamış durumda. Tabii ki bu ‘yutturmacanın’ bazı çevrelerde bir ‘kriz tellallığı’ olarak böylesi yaygınlaştırılmasını anlayabiliyorum. Ancak, böylesi bir art niyeti olmayan kesimlerin de bu yanlışlığın kuyruğuna katılması üzerinde durmaya değer.
Tabii ki bu değerlendirmeyi yapması gerekenler yapar diye de düşünüyorum. Ben izninizle birkaç cümleyle -bir kez daha- bunun niye bir yutturmaca olduğunu anlatayım.
Fed -aslında- ne yapıyor?
Fed, hazine tahvilleri ve hükümet destekli mortgage tahvilleri alımı yaparak, bunların arzını sınırlayıp, getirilerini düşürüyor. Bunun iki önemli sonucu var; birincisi bu tahvil getirilerinin düşmesi düşük faizi desteklediği gibi, arzında sıkıntı olmayan ve getirisi görece daha yükselen özel sektör tahvillerine yönelimi artırıyor. Ancak özel sektör tahvillerine yönelim, yalnız devlet destekli tahvillerin getirisinin göreli düşmesi ve bunların faizlerinin nispeten yüksek olması ile sonsuza değin sürmez. Burada Fed, sonsuza değin, devlet destekli tahvil alsa bile, bunun diğer tarafta -yani özel sektör tarafında- bir sonu var. Yani özel sektörün kârlılığı ve daha fazla kâr getirecek alanlarının artması gerek. İşte bu henüz ortalıkta yok ve krizin ana nedeni de bu. İşte bundan dolayı da hem Bernanke hem de Yellen geçen gün ‘daha vakit var’ anlamına gelecek şeyler söyledi. Ama onlardan önce Obama, iki hafta önce, ‘ABD daha fazla dış yatırım çekip, istihdamı artırmalı ve Amerikan halkı daha fazla Amerikan malı kullanmalı’ diyordu.
Tabii tam da bugünlerde doların rezerv para olarak devam etmesinin ABD’yi yakın gelecekte batıracağı iddiası ortaya atıldı buna bağlı rezerv para tartışması başladı. Çünkü dolara olan talep, gereksiz değerli dolara yol açıyor ve bu da ABD’nin açıklarını ekonomik yollarla kapatmasının önünde en büyük engel.
Fed, tahvil alımını keserse...
Ben şimdi, Fed tahvil alımını keserse, Türkiye gibi ülkelerde kriz olur propagandasının tam tersini söyleyeceğim: Bu durumda Fed, ‘sonsuza değin devlet destekli tahvil alacağım’ dese bile, bu şartlar altında gelişmiş ülkelerde yeni bir dibi görecek bir kriz kaçınılmaz. Ayrıca Fed, bu tahvil alımları için sanıldığı gibi dolar basmıyor, dolar yaratıyor. Yani banka sisteminin Fed’in pasifinde -zorunlu olarak- park ettiği fonlarla, tahvil alımları arasında bir denge gözetiyor ve bilançosunun önce pasif sonra aktif tarafını büyütüyor. Yani aktifteki varlıklarla banka sisteminin Fed’teki zorunlu alacakları -ki bunlar Fed’in sisteme borcu ve pasifi- arasındaki ilişki hemen hemen birebir. Böyle olunca bu bir kısır döngü, çünkü para basarak suni bir enflasyon sağlamaktan bile aciz bir oyun bu aslında. Fed, banka sistemine fon sağlıyor görünüyor ama bu fonlar, yatırıma dönüşmediği için tekrar Fed’e geri dönüyor. Fed bunlarla yeniden devlet destekli tahvil alıyor, devlet destekli tahvillerin getirisi düşüyor. Faizler düşük kalıyor, ortada para varmış gibi yapılıyor ama bu para yeni yatırımlara dönüşmüyor.
Sermayenin başka çaresi yok!
İşte bu açığa çıkmaya başlayan sermaye -yani bankaların pasifinde park etmekten bıkan sermaye- zorunlu olarak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere Avrupa’dan hızlı gelmeye başladı. Bunun da hızlandığı tarih Mayıs 2013 başlarıdır. Ve... bildiğiniz operasyon başladı... Yani 22 Mayıs’da Bernanke genişleme durabilir diye ‘geveledi’ ve hem içeride hem de dışarıda konumlananlar kriz ‘bize’ geliyor diye başladılar. Bu şimdilerde devam ediyor.
Genişleme (yakında) bitmez, ama...
Yukarıda anlattıklarımız ışığında iki önemli sonuç ortaya çıkıyor. Birincisi Fed, hem Yellen’in hem de Bernanke’nin dediği gibi, neocon lobisinin baskısına rağmen, genişlemeyi radikal bir şekilde ve kısa zamanda bitiremez. Bu, 2014’ün ilk çeyreğini geçmek zorunda... Çünkü bırakın işin ABD tarafını bir de Avrupa tarafı var. Avrupa’dan gelen işaretler ve veriler resesyon tehlikesinin boyutunun sanıldığından çok daha derin olduğunu gösteriyor. Avrupa Merkez Bankası’ndan, enflasyon için -deflasyon tehlikesini ötelemek için- gerekirse negatif faiz ve daha fazla genişleme açıklaması da geldi. Almanya, burada daha fazla direnemez çünkü böyle giderse yakında ortada AB diye bir birlik kalmayacak. Ancak bunun çözümü AMB’sının daha fazla genişlemeye gitmesi ve daha fazla faiz indirmesi değil. Bunun çözümü, yeni yatırım yapılacak alanları ve pazarı genişletmek yani AB’nin kendi doğusuna doğru genişlemesi... Çünkü ABD de değerli dolarla devam edemez.
ABD’nin parasal genişleme bitecek algısı oluşturması, açığa çıkacak yatırılabilir sermayenin AB-ABD arasında bir ekonomik çevrim (cycle) oluşturması ve batı-doğu arasındaki, gelişmiş ülke-azgelişmiş ülke dengesinin bozulmaması amacına dayanıyor. Ve tabii, yukarıda söylediğim gibi, gelişmiş ülkeler için kaçınılmaz olan yeni bir dip dalgasını -krizi- gelişmekte olan ülkelere yıkmak telaşı... Biliyorsunuz, ABD-AB arasında kotarılmaya çalışılan Transatlantik Serbest Ticaret Anlaşması da bu amaçla ortaya atılmıştır. Bu anlaşma, Türkiye AB üyesi olmadan Türkiye’yi dışarıda bırakmayı amaçlıyordu ancak buna Türkiye’nin izin vermemesi gerekiyor.
Kriz falan olmayacak!
Son olarak şunu belirtelim: Fed, diyelim ki, vaktinden önce -bu yıl bitmeden- tahvil alımını sonlandırmaya başladı. Türkiye gibi ülkelerde kriz kaçınılmaz mı olacak? Kesinlikle hayır; Fed’in 2008 krizinin artıklarını temizleyerek yarattığı dolar likiditesi, Türkiye gibi ülkelere akacak sermayenin yanında konuşmaya değmeyecek bir büyüklüktür. Türkiye’nin batısında AB’nin resesyondan çıkmaya başlaması ve Ortadoğu pazarının -özellikle Irak’ın- açılmaya başlaması Türkiye’nin karşısına bütünlüklü büyük bir pazar çıkaracaktır. Sonuçta buraya gelmek zorundalar, kriz falan da yok yakın gelecekte...