Milletvekili aday listeleri YSK’ya teslim edildi, listelere kimler girecek tartışması da bitti. Bundan sonra daha ziyade giremeyenler gündemde olacak.
Listeye giremeyenler denilince elbette AK Parti’deki üç dönemi dolduran 70 kişi akla geliyor. Ama bu durum, siyasi açıdan çoktan satın alınmış hatta yeni dönemde ne yapacakları bile belirlenmiş durumda. Öte yandan bu kural Başbakan Davutoğlu’na ‘ikinci yeni’ dizaynı için geniş bir manevra alanı sağladı. Ayrıca yeni isimlerin belirlenmesinde parti içi mekanizmanın çalıştırılması ve objektif kriterler uygulanması, aylardır devam eden dedikoduları ve kriz beklentilerini boşa çıkardı. Bu dönemde AK Parti’nin en hassas kriterinin güven unsuru olduğunu, daha önce “Bu elekten tuzluk geçmez” diyen Davutoğlu’nun, özellikle son elemede bu hedefe matuf olarak yoğun gayret sarf ettiğini düşünüyorum.
“Benim adım Kemal” demiş...
CHP’de Kılıçdaroğlu’nun dikensiz bir gül bahçesi oluşturmaya çalıştığını, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığına karşı çıkanlar başta olmak üzere kendisine muhalefet edenleri farklı argümanlarla ayıklamaya çalıştığını görüyoruz. Bu, “Benim adım Kemal” anlayışının, Türkiye’yi yönetirken nasıl bir diktatörlüğe evrileceğini siz düşünün. Nitekim liste dışı kalanların istifa ve isyanları da bunu doğruluyor.
Öte yandan, paralel köprüsü Umut Oran’ı liste dışı bırakarak partiyi temize çıkarmayı hedefledikleri anlaşılıyor. Ancak, bizzat Kılıçdaroğlu mesafe koymadıkça bu mümkün olmayacaktır. Bu arada, tahrik siyaseti yapan Hüseyin Aygün ve Kamer Genç gibi isimlerin ayıklanması CHP adına olumlu bir gelişmedir.
MHP, Ekmeleddin’e döndü
MHP cephesinde değişen bir şey yok. Sayın Bahçeli’nin genel başkan olarak girdiği dördüncü seçim ve biliyoruz ki, ön seçimlerle, nabız yoklayan SMS’lerle ne kadar demokratik bir aday belirleme süreci görüntüsü verilmeye çalışılsa da sonunda imam bildiğini okuyor. Bu arada Bahçeli’nin üçgeni, Kılıçdaroğlu’nun da ismi keşfetmesiyle oluşturulan çatının adayını da MHP ithal etmiş. Artık, MHP’ye ekmek için Ekmeleddin İhsanoğlu!..
Bu arada, gizli bir işbirliği olmazsa, paralel medyanın yoğun emek sarf ettiği SP-BBP ile MHP arasındaki ittifak hayalleri de suya düşmüş görülüyor.
Dümende Demirtaş varken...
Gelelim HDP’ye...
Adil Zozani, Hasip Kaplan gibi sivri dilli isimler, hasta Kobanili taşıyan askere taş atan Aysel Tuğluk liste dışı bırakılırken Türkiye’nin partisi görüntüsüne katkı sağlayacak isimler tercih edilmiş. Yine de HDP’nin bu listeyle, bugüne kadar CHP’nin ikna edemediği sol kesimi ferahlatacak nitelikte bir yelpaze oluşturduğunu söylemek oldukça zor.
Kaldı ki, dümende bu kaptan olduğu sürece bu geminin barajı aşıp selamete erişmesi pek mümkün görünmüyor. Çünkü sayın Demirtaş, cumhurbaşkanlığı seçiminde bütün Türkiye’yi kucaklayan nezaketli rekabet örneklerini sunan kişiliğini tamamen değiştirerek marjinal, ayrılıkçı, tahrikçi bir kişiliğe büründü. ‘Önder’leri Öcalan’a ters düşen bu çizgi, Kürtlerin uzun vadeli menfaatleriyle taban tabana zıttır. Zira sayın Erdoğan’a atfen sarf ettiği “Seni başkan seçtirmeyeceğiz” sözü aslında, “Kürtlere yeni haklar verdirmeyeceğiz” anlamına gelmektedir.
Israrla altını çiziyorum. Bugün, Türkiye’nin yönetim sisteminin masaya yatırılarak sağlıklı bir yapıya kavuşturulmamasından sayın Erdoğan değil Türkiye kaybedecektir.
Genel bir değerlendirme yapacak olursak, listelerin isabet derecesi, Türkiye’nin en zaruri ihtiyacı olan yeni bir Anayasa’yı başarabilecek uyumlu bir parlamentonun oluşmasına bağlıdır.