Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ziyareti başlıyor.
Rusya lideri Putin için BM'ye bağlı Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi yakalama kararı çıkartmıştı. Putin geçtiğimiz haftalarda BRICS zirvesine video konuşması ile katıldı. Bir müddet daha uluslararası toplantılara katılamayacağını ve görüşmelerini ülkesinde gerçekleştireceğini unutmayalım.
Erdoğan-Putin görüşmesinin ana gündemi Tahıl Koridoru. Bu görüşmenin elbette birçok başlığı olacak. Tahıl Koridoru'nun yeniden açılacağını öngörmekteyim. Ukrayna'nın Tuna nehri üzerinden Hırvatistan'a tahıl sevkiyatının rasyonel olmadığı anlaşıldı. Sevkiyatın Karadeniz limanları üzerinden olması zaruri. Bu da Karadeniz'de sükuneti zorunlu kılacak bir çözüm.
Türkiye bugüne kadar hem Ukrayna ile hem de Rusya ile ilişkilerini pozitif kılmaya gayret gösterdi. Ankara'da pek çok çevre Rusya'yla iplerin koparılmasını ve Ukrayna'ya daha çok destek verilmesini savunuyor. Bu çevreler yalnızca siyasi çevreler değil. Ülkemizde Çarlık Rusya ve SSCB dönemindeki asimilasyon/Ruslaştırma politikalarının mağdurları var. Bu kesimler azımsanmayacak kadar önemli alanlarda mevcut.
Osmanlı Dönemi'nden bugüne kadar Anadolu, Türk ve Müslüman kitlelerin göçlerine ev sahipliği yaptı. Kafkasya'da, Kırım'da, Türkistan'da farklı dönemlerde Çarlık Rusyası'nın ve SSCB'nin zulmüne maruz kalan halklar, Türkiye'de de doğal olarak Rusya karşıtı bir tutum içinde oldular.
Soğuk Savaş atmosferinde Stalin döneminde yaşanan insanlık dışı sürgünler ve işkenceler asla unutulmadı ve Türkiye'de Rusya algısı neredeyse hiçbir zaman olumlu olmadı. Menderes ve Demirel iktidarlarında Ankara-Moskova ilişkilerinde zaman zaman ılık rüzgarlar esmiş olsa da NATO üyesi bir ülkenin silahlı kuvvetleri için bu ilişki kabul edilemezdi. Nitekim yakın tarih arşivleri, darbelerin arkasında hükumetlerin bağımsız dış politika arayışlarını ve ödedikleri bedelleri bize göstermekte.
Bugün özelde ABD ve genelde Batı sistemi tarafından kuşatılmış bir Rusya var. Rusya'nın parçalanmasını ve Moskova Knezliğine indirilmesini isteyen ABD'deki savaş lobisi, Biden iktidarını da Pentagon üzerinden etkisi altına almış durumda.
Türkiye'nin Kırım meselesindeki hassasiyeti ortada lakin Rusya'nın savaşı nereye götürebileceğini de anlamak hiç zor değil. Rusya ve ABD arasındaki gerilimde belki doğrudan bir çatışma hiç olmayacak ancak vekalet unsurları ile çatışma yayılacak. Kafkasya, Balkanlar, Karadeniz kıyıları, Polonya, Belarus... çatışmanın her an sıçrayabileceği sahalar.
Erdoğan, Rusya-Ukrayna savaşındaki gerilimi azaltmak için gayret gösteriyor. Rusya ve Türkiye iki imparatorluk bakiyesi. Her iki ülkenin de Batı'yla farklı boyutlarda ilişkileri var. Müslüman Türkiye ve Ortodoks Rusya'nın Batı'yla yaşadığı sorunların arkasında kültürel çatışmalar ve tarihten gelen sorunlar var.
Türkiye, Rusya'nın bölgesinde aşırı güç kazanmasından elbette rahatsız olacaktır ancak iç çatışmalarla Iraklaştırılmak, Suriyelileştirilmek istenen Rusya Federasyonu'nun nasıl bir kaosa sürükleneceğini de biliyor. Dış müdahalelerle kaosa sürüklenecek bir Rusya'da akraba ve soydaş halkların karşılaşacağı trajedi ise en çok bizi üzecektir. Rusya'nın nükleer silah kullanması ihtimali ise Avrupa'nın ve belki de dünyanın sonu olacaktır.
ABD başkanlık seçimlerine 14 ay kaldı. Biden'dan sonra ABD'de yaşanacak bir değişim boyutları artan gerilimin dozunu düşürebilir. Ankara-Moskova arasında birçok problem olabilir ancak bölgede istikrarın sağlanması için iki ülkenin daima açık hatta ihtiyaç var.
Çok kutuplu dünyanın Türkiye için fırsatlar doğuracağını göz ardı etmeyelim. Bölgemizde yaşanan hadiseler endişe verse de dünya tarihi Türkiye'nin bu dönemde barışa ve insanlığa yaptığı katkıları mutlaka yazacaktır.