Kripto paracı Faruk Fatih Özer'in 400 bine yakın kişiyi milyarlarca lira dolandırdığı iddia ediliyor.. Henüz ülkemizde, bırakın ülkemizi dünyada bile regülasyonu tamamlanmamış bir alan olduğu için kripto para meselesi her türlü istismara açık.. Adamın yüzbinlerce insanı dolandırdığı iddiasından bağımsız olarak enstrümanın kendisi zaten yeteri kadar problemli değil mi?.. En son Merkez Bankası bir tanımlama yaptı biliyorsunuz. 'Bu paraları ödeme aracı olarak kullanamazsınız' dedi.. Neden? Çünkü bu paralar maddi değildir.. Bir tür mesela marka değeri gibidir ya da telif ücreti gibi.. Tamamen arz talebe göre hareket eden sanal değerlerdir.. Şu en son Elon Musk'ın bir twt'iyle çıkan bir twt'iyle düşen DogeCoin'e bir bakın. Böyle saçma sapan bir değer olabilir mi? Hiçbir rasyonel temele dayanmayan bir yatırım aracı.. Buna güvenip de insan tasarruflarını birikimlerini gömer mi? Eğer devletler bu mekanizmaya ilişkin kalıcı düzenlemeler yapmazsa BitCoin işi de Lale çılgınlığı gibi bir balon olarak patlayıp söner, kimse de durduramaz..
***
Lale çılgınlığını bileniniz var mı? Eğer fırsat bulursanız bununla ilgili iki kitap önereyim size.. Deborah Moggach'nın 'Lale Çılgınlığı' romanını okuyun muhakkak.. Lale çılgınlığının yaşandığı dönem Amsterdam'ı da anlatıyor elbette ama içinde aşk, ihtiras, ihanet ne ararsanız var.. Olayın teknik analizini ise Charles Mackay'ın "olağanüstü kitlesel yanılgılar ve kalabalıkların çılgınlığı" kitabında bulacaksınız.. Lale Soğanı Balonu meselesini en etraflıca anlatan bu İskoç yazara sonraları iktisat tarihçileri çeşitli eleştiriler getirdi.. Fakat nesnel gerçeklere dayanan olayları nakletmesi bakımından kitap önemli ..
***
Özetin özeti şu.. 1600'lerde lalenin popülerliği iyice artar.. Hollanda'nın tamamı en alt kesimlerine kadar lale ticaretine girmiştir.. Laleler soğan olarak satılmaya devam ederken artık ülkenin çeşitli kentlerinde ileri tarihli alım için sözleşmeler şeklinde de satılmaya başlar.. Bu iş artık tam anlamıyla borsaya dönmüştür.. Artık insanlar nadir bulunan soğanlar için evlerini arsalarını yok pahasına satmaya başlamıştır.. Kimileri haksız yere zenginleşmiş.. Kimileri de ellerindeki avuçlarındakini ileri tarihli bir sözleşme karşılığında vermiştir.. Hatta idare de bu çılgınlığın bir parçasıdır artık.. Anlatılana göre (gerçek mi değil mi bilinmez) bir denizci, tüccarlardan birine ait değerli bir lale soğanını yanlışlıkla yutar. Denizci, bütün bir gemi personelini 12 ay boyunca doyurmaya yetecek kadar değerli bir metayı yemekten dolayı dava edilir ve hapse atılır.. Sistem böyle sürüp giderken bir noktadan sonra tıkanır. Çünkü herkes satın aldığı soğan ya da soğan sözleşmelerini daha yüksek fiyattan satmaya çalışınca piyasa kendi normaline dönmeye başlar.. 1637 Şubatı'nda artık laleler satılmaz olur.. Tüccarlar ellerinde soğanlarla kalırlar.. Zarar edenler hükümetten zararlarını karşılamalarını ister.. Mahkeme ise kârın kumar yoluyla elde edildiği kanaatine varır ödenmemesine hükmeder.. Müstakil Hollanda Çiçekçiler Loncası, parlamento tarafından çıkarılan karar ile belli bir tarihten önce yapılan tüm sözleşmelerin geçersiz olduğunu ilan eder.. Bu saçma sapan balon da ucunda trajik vedaların olduğu bir finalle son bulur..
***
Kripto para maceralarının 'Lale çılgınlığı'na benzeyip benzemediğine kenara çekilip kendiniz bakın isterseniz. Belki de ben yanılıyorumdur..