"AK Parti öyle birleştirici bir parti ki, sadece dostlarını değil düşmanlarını bile birleştiriyor” demişti bir mührünü bile AK Parti’ye basmamış bir tanıdığım. Kılıçdaroğlu’nun Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ndeki toplantısından sonra bir kez daha aradı ve başlıktaki cümleyi kurdu.
“Kemal Kılıçdaroğlu acaba kripto bir AK Partili olabilir mi?” dedi.
Elbette bunu bir ironi olsun diye söylemişti ama üzerinde biraz düşününce meselenin ironiden çıkıp ciddiyet arz edecek bir hale dönüşmesi işten bile değil.
Nasıl olmasın?
Düşünün Türkiye’nin ana muhalefet partisinin Genel Başkanısınız.
Tamam bu koltuğa, bir önceki genel başkanınızın ayağının altından çekilen halı sonrası oturmuşsunuz ama netice değişmiyor.
Akıl vermek gibi olmasın ama siyaset 101 dersinde (varsa böyle bir ders) herhalde anlatılıyordur. Sıfatınız Genel Başkan olunca, partinizin seçimlerde oyunu artırması ve makul bir süre sonunda iktidara taşınması en temel ölçünüz olması gerekiyor.
Bunun için doğru politikalar üretmeyi, adında “halk” kelimesi geçen partinizin gerçekten halkla buluşmasını öncelemelisiniz.
Rakibi olduğunuz iktidar partisinin başaramadığını vaat etmeniz, iktidarın alternatifi olduğunuzu hem kendi seçmeninize hem de iktidardan memnun olmayan ama daha önce size oy vermemiş kitleye kabul ettirmeyi hedeflemelisiniz.
Bunu sadece sizin istemeniz yeterli olmaz, aynı zamanda parti teşkilatını buna motive etmelisiniz. Parti üst yönetimini eşinizden dostunuzdan değil, bu hedeflere uygun hareket edebilecek isimlerden seçmeniz elbette birinci şartınız olmalı.
Kitleleri heyecanlandıracak, peşinizden sürükleyecek projeler geliştirmelisiniz. (Tüm ulaşım projelerine karşı çıkıp ardından Orta Anadolu’nun dünyanın lojistik merkezi olmasını istediğiniz türden projeler değil ama)
Daha pek çok adım var. Sıralasam sütun yetmez ama hadi bunların hiçbirini yapamıyorsunuz, yapmak istemiyorsunuz. Bir kasetle gitmesine, bir şekilde sessiz kaldığınız, olayın aydınlatılması için tanık bile olmayı reddettiğiniz eski genel başkanınızın seçim puanlarını egale edin bari. O da olmuyor. Kısaca bu işi kıvıramıyorsunuz. Bu anlaşılır bir şey. “Adım Hıdır elimden gelen budur” der işin içinden belki sıyrılabilirsiniz.
Buraya kadar seçmeniniz ve seçmeyeniniz sizi başarısız bir genel başkan olarak kabul eder.
Ama siz bu çizgiyi uzun süre önce aşmıştınız, kurduğunuz “kan”lı cümleyle tüy diktiniz.
Yandaşlarınızın “AK Parti kökenli bir isim CHP’nin başına gelse ancak bu kadar iktidarın ekmeğine yağ sürerdi” diyeceği noktaya geldiniz. AK Parti’ye nefis paslar atıyorsunuz, onlar da gole çeviriyor. Bana sorarsanız böyle devam edin.
Çünkü aştığınız ve üzerine tüy diktiğiniz bu söylemle bu ülkeyi yönettiğinizi düşünemiyorum bile. Bari böyle devam edin ki bu ülkeye gerçekten bir şey yapmak isteyenlere istemeden de olsa destek olmuş olursunuz.
Meydan böyle okunur
“Başkanlığı kan dökmeden getiremezsin” demek meydan okumak değildir. Olsa olsa kıyıda köşede kalmış, bir şey olamamış bir politikacının marjinal söyleminden, ciddiye alınmayacak eyleminden sayılır.
Meydan okumak;
“Avrupa Birliği PKK terör örgütünü desteklemeye devam ederse, PKK’yı nasıl görüyorsak AB’yi de öyle görürüz.”
“AB’nin bir gülücüğüne kanacak değiliz. Terörle mücadele ederken, terör yasası talep etmek, teröre hizmet etmektir. Vizeleri kendilerinin olsun.”
“Kilis’e düşen bombaları engellemek için müttefiklerimize çok söyledik ama dinletemedik. Artık kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz, sınırın öbür tarafını da temizleyeceğiz” demekle olur Sayın Kılıçdaroğlu. “Kan”lı cümleler kurduğunuz lider böyle meydan okuyor. Hani duymadıysanız diye hatırlatmak istedim.