Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, ülkemizin kredi notunu son dört yıl içinde yavaş yavaş yükselterek, “yatırım yapılabilir” durumuna getirdiler.
Bu çok olumlu bir sonuç. Bu sonuç ülkemizdeki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını artıracak. Yatırımın artması, işsizliğin azalmasının yanında çok uzun bir müddetten beri sıkıntılı olan ödemeler dengesinin sıcak para yerine uzun vadeli para girişleri ile kapatılacak demektir.
Derecelendirme kuruluşlarının ülkemiz ile ilgili en önemli endişeleri, cari açığın çok yüksek, bu açık sıcak para ile kapatılıyor. Borcu daha büyük bir borçla kapatmak çıkar yol değil demek istiyorlar.
Hatırlarsanız 2002 yılında 15 Kasımda $:1,6TL , $ bugün ise 1,80 olduğuna göre 11 yıllık parite artışı %12, enflasyon artışı ise %253. Dolar paritesi ile enflasyon arasındaki farkı %230.Bu tür farkları, küçük olduğunda endüstrinin verimlilik artışı ile kapatmak mümkün. Bizdeki gibi çok yüksek olduğunda yani bu günkü durumunda ise paritenin değişimi ile kapatılması gerekir.
Enflasyonun bu seviyesine uyumlu bir kur politikası uyguladığında kurun üç lira civarında olmasını gerektiriyor. Böyle bir kur ilk bakışta bizim fert başına düşen milli gelirimizi 6400$’a getirir. Bu rakam çok önemli değil çünkü bu gibi ekonomik göstergeler satın alma gücü paritesi ile ifade edilmektedir. Satın alma gücü paritesi referans para paritesi (dolar) ile ters orantılıdır. Ekonomik politikalar, satın alma gücü paritesinin $ paritesine çok yakın bir değere ulaştırmayı en iyi yol olarak görür. Globalleşen dünya ticareti, sermayenin serbestçe dolaşması, milyonlarca insanın dünya coğrafyasında dolaşması bize bu gibi politikaların korkmadan uygulanabileceğini gösterir.
Özetlersem, döviz kurumuz yüksek yani TL aşırı değerli, bu da çok büyük cari açık vermemize yol açıyor. Bu cari açık bir gün taşınamaz hale gelir, sırtımız duvara dayanır. Sırtımızı duvara çevirmeden, satın alma gücü paritesine daha önem vererek $ kurunun suni olarak düşük kalmasına göz yummayalım.