Cumhuriyet tarihinin en çok tartışılan konularından biri olan Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940’ta CHP tarafından kuruldu. Bilinmeyen ise yine CHP tarafından kapatıldığıydı.
Köy Enstitüleri’nin DP tarafından kapatılmış olduğu bir şehir efsanesi olarak kuşaktan kuşağa aktırıldı, durdu. Oysa, aksine, enstitüleri kuran CHP olduğu gibi, kapatan da o oldu.
Tarihin bu kısmı, biraz atlanır; CHP bu kara lekeden temizlenmeye çalışılır. Oysa DP, 1954 yılında artık hiçbir işlevi kalmamış olan bu yapıyı, öğretmen okuluna çevirmekten başkaca bir işlem yapmadı. CHP iktidarında Köy Enstitüleri çoktan tarihe gömülmüştü bile.
Köy Enstitüleri’ni önce CHP eleştirdi
Belki daha da tuhaf olan, DP’nin kurulmasından sonra gelişen siyasî süreçte, yani 1945-1950 arasında; enstitülerin ilk kez yine CHP tarafından eleştiri konusu yapılmasıdır. DP, bu konuda pek de ses çıkarmamıştı. İlk salvo, CHP iktidarının bir zamanlar değişmez genel kurmay başkanı olan Fevzi Çakmak’tan geldi. Dönemin anti-komünizm histerisinde CHP, Çakmak’ı komünistlikle suçlayınca, o da dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’i komünistleri himaye etmekle suçlamış ve topu karşı tarafa atmayı tercih etmişti. Çakmak’a göre, meselâ Hamidiye Köy Enstitüsü, zamanında kendi deyimiyle “komünist yuvası” olmuştu. Hamidiye Köy Enstitüsü’nde öğretmen olarak görevli bulunan Asiye Eliçin, komünist faaliyetleri dolayısıyla Ankara’da tutuklanmıştı. 1946 yılının son günlerinde CHP Maraş milletvekili Emin Soysal, aynı şekilde Köy Enstitüleri’ni bu kez Meclis kürsüsünden eleştiriyordu. Emin Sazak da, Meclis’te bütçe görüşmeleri vesilesi ile yaptığı konuşmada, Köy Enstitüleri’nden de söz ediyor ve bu okullardaki ahlâk dışı etkinlikler ve düşük kültür düzeyini eleştiri konusu yapıyordu. Bütün bunlar salvonun başlangıcı idi âdetâ. Nihayet bütün bu karşılıklı suçlamalar, Kenan Öner ile Hasan Âli Yücel arasındaki kişisel hakaret davası ile taçlanacaktır.
Recep Peker duruma el koyuyor
Recep Peker Başbakan olduğunda, önce Yücel’i yeniden bakan olarak atamadı. Bundan sonra Yücel siyasî dalgalanmalar içinde yalnız bırakıldı. CHP, Yücel’in arkasından ve yanından çekildi. Hemen ardından Yücel’in Köy Enstitüleri kadrosu, başta İsmail Hakkı Tonguç, sonra da öğretmen kadrosu, görevden alındı ya da aktif görevden uzaklaştırıldı. Peker Hükûmeti’nde Millî Eğitim Bakanlığı’nda yapılan değişiklikler, etkisini kısa süre içinde gösterecek; yeni bakan Reşat Şemsettin Sirer’in bakanlıkta önemli atamalar yapması için çok zaman geçmesi de gerekmeyecektir. Aksine, çok kısa bir süre içinde, âdetâ daha önceden kararlaştırılmış ve saptanmış olduğu şekli ile, önce Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç görevinden alınmış ve Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine getirilmişti. Bu atama, Tonguç’un aktif konumdan pasif bir konuma kaydırıldığı anlamına geliyordu.
CHP enstitüleri bombardıman ediyor
Elbette bu süreç, Köy Enstitüleri’ne yönelik sürekli eleştirilerle paraleldi: CHP milletvekili emekli general Naci Tınaz, Köy Enstitüleri’nin aksayan yönlerinin olduğunu belirtiyor ve bunları eleştiriyordu. CHP milletvekili emekli general Vehbi Kocagüney de aynı görüşlere katılıyordu. Oysa CHP milletvekili ve partinin eski genel sekreterlerinden Saffet Arıkan, Köy Enstitüleri’ni savunmakla meşguldü. CHP milletvekili Niyazi Aksu da bu savunmaya katılmıştı. CHP milletvekili Tahsin Banguoğlu ise, daha orta yolcuydu. Ona göre, Köy Enstitüleri’nin aksayan yönleri vardı; ancak genel istikâmet olumluydu. Banguoğlu, Köy Enstitüleri’nin ortadan kaldırılması için tüm ülkede genel bir havanın yaratıldığını ve bunun yayıldığını açıklıyor, ancak Köy Enstitüleri’nin sözünü ettiği olumlu istikâmetinin yapıcı bir şekilde korunması gereğine dikkat çekiyordu. CHP milletvekili İsmail Hakkı Baltacıoğlu da, Köy Enstitüleri’ne yönelik şu eleştirilerde bulunuyordu: “Köy Enstitüleri meselesi… Fikrim yanlış anlaşılmasın… Fikir iyidir, realisttir, yerlidir, görüş parlaktır. Fakat hedefte biraz isabetsizlik vardır zannediyorum ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın haklı olarak tekrar nazarı dikkati celb etti. Buna ben de iştirâk ediyorum.” Baltacıoğlu’na göre, Köy Enstitüleri hedeflerine varamamıştı. Öğrencilere amaçlanan eğitim aktarılamamış ve öğrencilerin eğitimi son derece yetersiz kalmıştı.
Köylüler bu enstitüleri bir türlü sevemedi...
Recep Peker Hükûmeti’nin kuruşundan sonra yeni hükûmetin program görüşmeleri sırasında Meclis’te söz alan CHP milletvekili Sinan Tekelioğlu, Köy Enstitüleri’ne ilişkin olarak, yasanın uygulanmasına geçilmesinden bu yana köylerde enstitülere karşı hoşnutsuzluk havası oluştuğuna dikkat çekiyordu. CHP milletvekili Fahri Kurtuluş, Millî Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi vesilesi ile yaptığı konuşmada, Köy Enstitüleri’ne ilişkin olarak şunları söylüyordu: “Köy Enstitüleri, benim içimde daima bir mesele olarak kalmıştır. Fakat Millî Eğitim Bakanı [Reşat Şemsettin Sirer] ile yaptığım temastan sonra bir inşirah [ferahlık] buldum. Alınmış olan tedbirlerin kısa bir zaman sonra hepimizi tatmin edeceğine ve bu enstitülerimizin bizim hissiyatımıza göre bir mevki alacağına hiç şüphemiz kalmayacaktır. Ben bu konuya ancak beş altı ay sonra tekrar döneceğim ve icab eden sualleri [Millî Eğitim] Bakan[ı] [Reşat Şemsettin Sirer]’den soracağım.”
İlke olarak karşı değiller ama...
CHP milletvekili Mustafa Reşit Tarakçıoğlu da, köylülerin enstitülere ilişkin şikâyetlerini aktarıyor ve “bu işte hayale” kapılanları eleştiriyordu. Millî Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi dolayısıyla söz alan her konuşmacı, mutlaka Köy Enstitüleri’ne değiniyor ve enstitülerin eksik yanlarını, hatalarını, uygulamadaki yetersizlikleri ve aksaklıkları eleştiriyordu. Bu, enstitüler açısından ciddî bir eleştiri bombardımanıydı. Üstelik bu eleştiriler, muhalefet partisi olan DP sessizliğini sürdürürken, bizzat iktidar partisi olan CHP içinde gerçekleşiyordu. Bu da, dikkat çekici bir başka önemli noktaydı. Görünürde hiç kimse Köy Enstitüleri’ne ilke olarak karşı değildi ya da olmadığını belirtiyordu. Ancak Köy Enstitüleri’ne yönelik eleştiriler ve tartışmalar, enstitülerde ciddî bir reform yapılması gereğini vurguluyordu. Konuşmacılar, önce Köy Enstitüleri’nde uygulamada görülen aksaklıkları ve eksiklikleri dile getirirken, daha sonra bizzat kendi gözlemlerini de buna ekliyorlardı. Örneğin, CHP milletvekili emekli general Eyüp Durukan ile CHP milletvekili Emin Soysal, Köy Enstitüleri’ne yönelik eleştirel konuşmalar yapan sözcülerin başında geliyorlardı.
CHP, enstitüleri gözden çıkarıyor
Millî Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer ise, bu türden eleştirileri kısaca yanıtlamayı tercih etmişti. Sirer, eleştirilere yanıt vermek istemiyordu ve hatta eleştirilerin ve değerlendirmelerin pek de o kadar haksız olmadığını konuşması sırasında ima eder gibiydi. Nitekim Millî Eğitim Bakanlığı, yeni bir karar alacak ve komünist faaliyetlerin ve solcu olarak yetiştirilen öğretmenlerin odak noktası olarak görülen ve yansıtılan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü öğrencilerinin diğer öğretmen okullarına nakillerine başlanacaktır.
Dikkat edildiğinde hemen fark edileceği gibi, enstitülere yönelik eleştiriler, muhalefetten değil, fakat tam aksine iktidardan kaynaklanmıştı. CHP iktidarı, kendi kabul ettiği yasaları kısa sürede gözden çıkarmaya hazır olduğunu göstermişti. Bu konuda siyasal ortam milliyetçi damardan beslenen anti-komünizm ile “cadı avı”na hazır hale gelmiş ve getirilmişti zaten. Bu aşamada bu saldırı dalgasına karşı birkaç cılız savunma görülmesi, takdir edilmesi gereken tutumlar olarak bahse konu olsa da, günlük siyasette önemli değişiklik yaratacak güçte değildi.
DP’nin eleştirileri
Bütün bu gelişmeler sırasında DP kurucularından Fuat Köprülü de, “eski bir milliyetçi sıfatı” ile “daima tekrar”lanan bir noktaya dikkat çekiyor ve İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer’in açıklamasına karşılık olarak, “komünist olarak zikredilen bir takım kimseler yıllarca tedris [öğretim] vazifesinde bulunmuş” ve bir takım Köy Enstitüleri’nde “komünizm yuvaları kurulmuştur” diyordu. Hatta birkaç yıl önce CHP Meclis Grubu toplantılarında da bu gibi konulara temas edilmişti. İktidar ise, bu tür faaliyetleri engellemeyi başaramamış ve hatta desteklemişti. Köprülü, “çok eskiden beri” ırkçılığın şiddetli aleyhinde bulunan bir milliyetçi” olduğunu belirtiyor; “lâkin lüzumundan yüz kere daha fazla ehemmiyet verilerek ırkçılar hakkında yapılan manasız takibatın solcuların ekmeğine yağ sürdüğünü, onların cüret ve cesaretini artırdığını da söylemeyi, hakikat namına bir borç” biliyordu. DP bağımsız milletvekili Nurettin Ünen de, bu vesile ile Meclis’te yaptığı bir konuşmada, “hulâsa Köy Enstitüleri’nin programları baştan aşağı yeniden incelenmelidir ve Köy Enstitüleri’ne daha yetkili öğretmenler tayin edilmelidir” diyordu.