Bal, arı sütü, arı poleni, propolis, balmumu ve bal zehiri... Son yıllarda hakkında pek çok araştırma yapılan bu kovan ürünlerinin yararı çok. Özellikle balın.
Arıların yaşamı tarih boyunca insanların dikkatini çekmiş, kısa yaşam süreleri boyunca (2-3 hafta) kovanın devamlılığı ve ‘kraliçe arı’nın gelişmesi için ortaya koydukları fedakarlık ve karşılıksız uğraş hayranlık uyandırmıştır. Bu bakımdan 5-6 bin yıl önceki Sümer ve Mısır medeniyetlerinden kalan anıtlarda kraliçe arı ‘tanrıça’ olarak tasvir edilmektedir. Sümer hekimleri balı ‘eşsiz bir ilaç’ olarak tanımlamıştır. Eski Yunan mitolojisinde Zeus’un kızı ve doğa tanrıçası Artemis’in Efes’teki heykeli üzerindeki kraliçe arı yumurtaları doğanın doğurganlığını temsil etmektedir. Roma medeniyetindeki eşdeğeri olan tanrıça Diana’nın da benzer özellikleri taşıyan bir heykeli bulunmaktadır.
Kovan ürünleri denilince akla bal, arı sütü, arı poleni, propolis, balmumu ve bal zehiri gelir. Bu ürünlerden insan sağlığının korunması ve hastalıkların tedavisinde yararlanılması ‘apiterapi’ olarak adlandırılıyor. Ancak apiterapinin önemi binlerce yıldır bilindiği halde son yıllara kadar yeterince yararlanılmadığı da bir gerçek. Peki neden yeniden gündeme geldi, popülarite kazandı ve apiterapinin güncel tedavi içerisindeki yeri ne olabilir?
Bu sorunun cevabını şu şekilde açıklamak gerekir. Bilimsel çalışmaların yayımlandığı kaynaklar incelendiğinde bal ile ilgili 16 bin 540; arı poleni ile ilgili 3 bin 346, propolis ile ilgili 3 bin179 ve arı sütü ile ilgili 804 bilimsel çalışma bulunuyor. Bu çalışmalardan dörtte üçünün 2000’li yıllarda yapıldığı görülüyor. Diğer bir deyişle, bilimsel bulgular kovan ürünlerinin etkinliğini ortaya koyduğu için apiterapi uygulamaları giderek yaygınlaşıyor.
KOLAY BULUNAN EŞSİZ İLAÇ
Kovan ürünleri içerisinde bal en çok kullanılanı ve bir besin olmasının çok ötesinde kolay bulunabilir eşsiz bir ilaç. Yüzeysel olarak değerlendirdiğimizde yüzde 80’i karbonhidrat ve yüzde 15’i sudan ibaret gibi görünüyor. Tabii kalitesiz bal aldığınızda şekerli sudan başka bir şey değil. Ancak esas etki arıların çiçek çiçek dolaşarak büyük emekle topladığı nektar ve polenlerde bulunan fenolik bileşikler, enzimler, vitaminler (B2, B3 ve B6, C) ve mineraller. Mesela günde 100 gram bal 1-15 yaş arasındaki çocuk ve erişkinlerin günlük selenyum, mangan ve krom ihtiyacını karşılayabilmektedir. Besin değeri olarak da mükemmel bir kaynak. Bir kilo balın yaklaşık 2 kilo biftek, 50 yumurta, 6 litre süt ve 40 portakala eşdeğer içeriğe sahip olduğu bildiriliyor.
Bal sindirim sisteminden kolayca emilir, mide asidini artırarak sindirimi kolaylaştırır. Sıcak su ile seyreltilerek içilirse hafif kabızlıklarda yararlı olurken, ishal durumunda kullanıldığında ise vücudun rehidratasyonunu sağlar. Balın yararlarından biri de karaciğer işlevlerini desteklemesi. Balın içinde bulunan fruktoz karaciğer hücre çekirdeğinde bulunan ve glikozun glikojen yapısına girmesini sağlayan enzimi açığa çıkarır. Bu suretle vücudun en önemli enerji kaynaklarından olan glikojenin miktarı artar.
YARALARI DA İYİLEŞTİRİYOR
Baldaki glukoz oksidaz enzimi cildin nemiyle etkileşerek hidrojen peroksit oluşumunu sağlamaktadır. Hidrojen peroksit yaraların pansumanında kullandığımız oksijenli suyun temel bileşenidir; yani dezenfektan özelliğindedir. Bu nedenle savaş yaralarının enfeksiyonlardan korunması ve iyileşmesinde tarih boyunca baldan yararlanılmıştır. Aynı şekilde ağız yoluyla alındığında mikroorganizmalar üzerinde etkili olduğundan boğaz enfeksiyonlarına karşı etkili olur. Bağışıklık sistemini destekler. Balın bir başka önemi ise taşıdığı fenolik bileşenler nedeniyle kuvvetli antioksidan etkiye sahip olmasıdır.
Tabii balın bu etkilerinden yararlanabilmek için aldığınız balın gerçek ve kaliteli olması gerekiyor. Geçenlerde gazetelerde Avrupa’ya ihraç edilen tonlarca balın sahte olduğu için geri gönderildiği haberi vardı. Baldaki kaliteden kastedilen ise balın çevredeki tarım arazilerindeki ilaçlamalara bağlı olarak tarım ilaçları ya da veteriner ilaçları taşımadığı, çevresel toksinler (ağır metaller, sanayi atıkları), antibiyotik kalıntısı gibi önemli zararlıları taşımadığından emin olunması gerekiyor.