Medyada 3 liralık makarnayı 35 liraya satan marketler, paketi 7 lira olan maskelerin tanesini 15 liradan satanlar haber edildi daha çok. Kamuoyu kınadı, devlet önlemler aldı, yaptırımlar uyguladı.
Ticaret Bakanı denetimleri artırdı. Hazine ve Maliye Bakanlığı, koronavirüs nedeniyle bazı ürünlerde haksız fiyat artışı ve stokçuluk yapan kişiler anında ihbar edilebilsin diye (VİMER-189) WhatsApp hattı kurdu. Sendikalar uyardı, gazeteler haber yaptı.
Ticari alanda hızlıca organize olundu ama siyasi alan pek öyle değil. Koronavirüsü fırsat bilip siyasi fırsatçılık yapanlar, seferberlik meşguliyetini boşluk kabul edip rahatça yayılabildi.
Kimisi zaten “damgalı eşek”. Pozisyonu, motivasyonu, sicili belli. Ve kendilerinden bekleneni yapıyorlar.
Türk Tabipler Birliği gibi. Virüsün Türkiye’de ölçüsüz yayıldığını, saklandığını, test yapılmadığını hiçbir dayanak göstermeden ileri sürdüler, Avrupa’daki somut duruma bakmadan Umrecileri damgalamaya kalktılar.
Herkesin doğal olarak saygı gösterdiği “Türk” ve “tabip” kavramları arkasına saklanarak yürüttükleri gündelik siyasi ideolojik kavgayı bu kez küresel salgına karşı verilen ulusal mücadeleyi karalamak için sürdürüyorlar.
Üstelik virüsün siyasi ideolojik kamplara bakmadığını, din mezhep ırk gözetmediğini, herkesi bedenine indirgediğini ve bu manada eşitlediğini en iyi onlar bildiği halde hem de.
Aynı “hastalıklı kafa”yı biraz daha utangaçça yahut şımarıkça devam ettirenler de az değil. Gösteri dünyasından Kenan Doğulu, Beren Saat gibi ünlüler yahut Şeyma Subaşı gibi ünlü birilerinin karısı olmakla ünlenen isimlerin Avrupa dönüşünde sorumsuzca ortalarda dolaşmasına tek laf etmeyenler umreden dönenleri hoyratça lekelemeye çalıştı.
Basit ve pek çiğ bir çabaydı. Bunu fark eden bazı piyasacılar ise çareyi Canan Kaftancıoğlu şahsında CHP İstanbul İl Örgütünü eleştirir gibi yaptılar ki umrecilere rahatça vurabilsinler.
İşin trajik tarafı şu ki, bu gruptakilerin yıllarca genel manada vatan millet ümmet sever halk kitlelerini, özel olarak AK Parti’ye oy verenleri “makarnacı” diye aşağılayanlar olduğu; 15 Temmuz’da görüldüğü gibi ilk ciddi sınavda titreşerek marketlere hücum ettiği, raflarda makarna bırakmayıp eve istiflediği bir kez daha tecrübe edildi.
Ne diyelim, Allah ideolojik bir fanus içinde zehirlenmekte olanlara temiz hava ve akıl sağlığı versin.
Diğer grup siyasi fırsatçılar ise daha düne kadar belli bir çevrede tanınan, bilinen hatta sevilen kimi isimler. Yakın zamanda siyasi ikbal peşine düşmenin, yeni bir siyasi yapılanma içinde yer almanın bunu gerektirdiğini düşünerek olsa gerek, ülkemiz ve ülke yararına çalışan hükümet aleyhine karalama kampanyasına girişmiş, var olan itibarlarını üç kuruşluk puslu hava hevesine çarçur ediyorlar.
Sanki Türkiye’de yeterince önlem alınmamış, sınırlar vakitlice kapatılmamış, uçuşlar durdurulmamış, okullar tatil edilmemiş gibi davranıyorlar. Sanki yurt dışından gelenlere karantina uygulanmamış, kamuoyu en etkin biçimde bilgilendirilmemiş gibi yazıp çiziyorlar. Yeni partisi lehine algı oluşturmak isterken “vatandaşlar arasında etnik / mezhebi ayrım yapılıyor” diyecek kadar ileri gidenler bile var. Ne kadar ayıp ettiklerini bile fark edemeyecek haldeler.
Üstelik CHP’nin bile Sağlık Bakanı başta olmak üzere Cumhurbaşkanı Kabinesindeki tüm bakanları alınan önlemler, başarıyla yürütülen süreç nedeniyle takdir etmek durumunda kaldığı bir zemine rağmen yeni partililere müzahir isimler pek agresif. Kendilerini parti liderlerine göstermek, varlıklarından kamuoyunu haberdar etmek, medyaya haber olabilmek için herhalde. O yüzden isimlerini anmayacağım.
Bir yanda rahmet merhamet, bir yanda ahlak yoksunları
Sevgili arkadaşım yazar-televizyoncu Esra Elönü’nün babası Şaban Elönü’nün Umre dönüşünde vefat ettiği haberi önceki gün medyada hızla yayıldı. Yaygın zan “korona”dan yanaydı.
Haberi üzüntüyle aldığımda Esra’yı arayıp taziyelerimi bildirdim. Haliyle çok üzgündü, test sonuçları henüz çıkmadığı için ayrıca endişeliydi. Babasının umreye annesiyle birlikte gittiğini, döner dönmez kendilerini izole ettiklerini, 14 gün boyunca ziyaretçi kabul etmeden karantina / bir nevi inziva halinde olmaya hazırlandıklarını anlattı. Allah’tan korkulan olmadı, emekli imam olan Şaban amcanın koronavirüs yüzünden değil kalp krizi nedeniyle vefat ettiği açıklandı.
Lakin bütün bu süreçte tuhaf biçimde insaftan, izandan ve ahlaktan yana nasipsiz bir grup babası ölmüş bir insanı sosyal medyada linç ediyordu. Konvansiyonel medyada ise malum çevreler aynı algıyı yaymayı sürdürdü. Uyarılar sonrası haberi değiştirenler de oldu ama bir kez daha gördük ki bu ülkede ölüm bile bazı insanlara insan olduklarını hatırlatmaya yetmiyor.
Allah merhuma rahmet etsin, mekanı inşallah cennet olsun. Geride kalan eşine, çocuklarına ve sevenlerine ise sabrı cemil diliyorum.