Korku filmlerinin usta yönetmeni Alper Mestçi seyircinin en çok dini öğelerin kullanıldığı anlarda korktuğunu söylüyor. Mesçi de hayalet ve cin konularından çok korkarmış
Korku filmleri furyasının önemli isimlerinden biri olan Alper mestçi Siccin 2 ile yine seyirci karşısına çıkıyor. Bu kadar korku filmi çeken bir insana hayaletlerden korkarmısınız dedik. Cevap “Eskiden çok korkak biriydim belki de bunun yansımasıdır bu kadar koırku filmi çekmem” dedi.
Türk sinemasının tür olarak en yeni ve en çok örneğini gördüğümüz kısmı korku sineması. Bunu eleştirenler olduğu gibi kendi dilini oluşturma yolunda olan bu türe destek verenler de var. Özellikle birkaç yönetmenin bu konuda isimlerini saymak lazım. Hasan Karacadağ ve Alper Mestçi bu isimlerin başında geliyor. Bu hafta vizyona giren Siccin 2 filmi sebebiyle Alper Mestçi ile konuştuk.
- Siccin2 diğer korku filmlerinden farklı olarak, oldukça yaşanılabilir hikayeler barındırıyor. Mesela sevgilisi büyü yaptırıyor...
Siccin’in Musallat’tan farkı bu oldu. Gerçek hikayeleri ve aile dramlarını enteresan bir şekilde seviyor Türk halkı. Musallat I ve II çok sevdiğim filmlerdi fakat daha hikayeye bazlıydılar. Siccin tabii aile üzerine gidince, karakterler üzerine kurulunca daha gerçekçi oldu ve bence daha bir Türk Filmi oldu. Mesela ben Musallatları hala çok severim ama onlar bana daha Hollywood özentisi gelir.
- Türk Korku sinemasının farkı nedir?
Korku filmleri Türkiye’de yeni gelişen bir tarz. “Niye dini korku” diye soracaksınızdır eminim, bu yolda en azından şu an bir gişe var. Bir gişe olduğunu görüyorum ama mesela seri katil bir korku filmi yapmayı ne kadar çok istesem de bu çok benle ilgili değil, seyirci ile ilgili bir durum. Şu anda İslami Korku diye adlandırdığımız bu tarz insanlara daha sıcak geliyor. Daha gerçekçi geliyor. İşte o zaman da Türk Filmi oluyor. Aslında baktığımız zaman Hollywood’da da Avrupa Sinemasında da dini öğeler her zaman kullanıldı ki bence hala en çok korkulan filmler dini öğeli korku filmleridir. Exorcist mesela veya Conjuring geçen yılın en çok seyredilen filmi, kadının içine bir cadının ruhu giriyor ve Exorcism yapıyorlar. Yani aslında çok saçma cadıyı exorcism ile çıkartmak ama işte adam İncil okuyor, İncil ile çıkartıyor. Dolayısıyla bu Dünya Sinemasında da olan bir şey zaten.
- Amerika’da din-sinema ilişkisi sadece halkın isteğiyle açıklanan bir şey değil çünkü orada kliseler korku filmlerine destek veriyor, sonuçta destek verirken de kendi propagandasını da yapıyor. Türkiye’de işler nasıl gidiyor?
Siccin’de özellikle şunu fark ettim: Türk korku filmi seyircisi Interstellar seyircisi değil. Ha tabi ki de kesişen bir kesit vardır ama çoğunluk olarak, bence ayrı bir seyirci. Kendi kültüründen bir film yaptığın zaman başka kültürlerin filmlerinden tamamen ayrılıyorsun bence. Tabii genel olarak bakınca onlarda hayalet, öfke, ruh olan bizde cin, büyü oluyor. Yoksa yapılan makyajlar aşağı yukarı aynı şeyler.
- Uzakdoğu ve İspanyol korku sineması gibi Türk korku sineması da Hollywood’da ilgi uyandırıyor mu?
Kesin bir şey yok ama fragmanımıza gerçekten çok güzel tepkiler geldi, hatta bir tanesini biz PR malzemesi olarak da kullandık. Blue Mars Production’un yöneticilerinden bir tanesi fragman için “Delilik bu” yazdı, “Insanity” yazdı. Paranormal Activity, Insidious’u yapan şirket sonuçta bu. Oradaki bir adamı da ben dikkate alıyorum yani. Türkiye’de Türk korku filmi dandiktir gibi bir anlayış var.