Yazılarımı takip edenler hatırlar, tam bir hafta önce bir doğuma şahitlik ettim.
Bir doğuma, o mucizeye başından sonuna tanık oldum.
Ne gördüm biliyor musunuz o doğumda?
- Ağrısız, acısız, sancısız hiçbir güzellik doğmuyor.
- Her güzel şeyin bir bedeli var, o bedeli ödemeyen elde edemiyor.
- Evet, o süreçte kan, acı, ağlama, sancı olabilir. Ama bir anne kanı akmasın, canı yanmasın, sancı çekmesin diye doğum yapmaktan vazgeçebilir mi? Geçemiyor…
- Şu anda Türkiye müthiş bir doğuma gebe. Doğum yaklaştıkça sancılar artıyor. Ama sonu çok güzel olacak.
Ha bir de yine yeni öğrendiğim bir şey; bir kadın doğum yaptıktan sonra vücudu tüm hücreleriyle birlikte yenileniyormuş. Yani sadece doğum gerçekleşmeyecek; kötü, zehirli, zararlı ne varsa da bu doğumla birlikte vücuttan atılacak. Hiç merak etmeyin.
Kendini dönüştürdün mü ki Kentini Dönüştürebilesin?
Betondan, çelikten ve çimentodan başladık kentsel dönüşüme, yanlış yaptık.
Bireysel ve toplumsal bir dönüşüme ihtiyacımız.
“Kendimizi” dönüştürmeye başlamamız gerekiyor, önce “kendimizi”.
Kendimizde yanlış giden ne varsa, nelerde eksikliğimiz varsa düzeltmeliyiz.
Sonra çekirdek aile içinde dönüşümü başlatmalıyız.
Hem de öyle bakanlar kurulu kararıyla, kanun hükmünde kararnameyle filan değil, yani devletten bir şey beklemeden.
Sonra ailemizi, en yakınımızdakileri alıp karşımıza konuşarak. Onları dönüştürerek.
Sonra bu çemberi gitgide genişleterek.
Kendini dönüştürmeyen bireylerin yaşadığı ülkenin dönüşmesi imkansız.
Kendini değiştiremeyenlerin, ülkesinin değişmesini beklemesi haksızlık.
Ne, ne zaman değerlidir?
Cömertlik herkeste iyidir de marifet odur ki varlıklı olanda bulunsun.
Tevazu herkeste iyidir de marifet odur ki yüksek makamda olanda bulunsun.
Sabır herkeste iyidir de marifet odur ki öfkesi, gazabı pek olanda bulunsun.
Derler ki gemiler limanda güvendedir ama gemiler limana demirlemek için yapılmamıştır.
Yani mesela;
Hata yaparım diye denemekten kaçan hiç hata yapmasa başarı mıdır?
Nefsine hakim olamayan evine kapansa, hiç çıkmasa nefsine hakim olmuş mu sayılır?
Vallahi de sayılmaz…
Billahi de sayılmaz...
Allah’ını seven defansa gelsin.
Çocukluğumuzun sokak futbolunun efsane cümlesidir. Bu fotoğrafı görünce böyle haykırmak istedim.
Beyoğlu’nda 1700’lerde inşa edilen Okçu Musa Camii’nden bir fotoğraf.
Allah’ını seven hangi işi yapıyor olursa olsun şu inceliklere dikkat etsin.
Elektrikçi arkadaş, tamam işin elektrik kutusunu takmak ama hiç mi aklına gelmedi, hiç mi düşünmedin ne yapıyorum ben diye?
Kuşlara yuva yapan, atların toynaklarına karıncalar duyup da kaçsın diye zil takan bir medeniyetin evlatlarına, o tarihi çinilerin içine elektrik kutusu gömmek yakışmış mı Allah aşkına?
(Fotoğraf : Cemalettin Tül)