Benim başını çektiğim “İncirlik Üssü kapatılsın” fikrini savunanlara, Dışişleri Bakanımız karşı çıktı.
“Hükümet olarak İncirlik Üssü’nün kapatılması gündemimizde değil” diye açıklama yaptı.
Ortaya attığımız “İncirlik Üssü kapatılsın” fikrinden, holding patronları başta olmak üzere bazı kesimler de rahatsız oldu.
Bunlar “İncirlik Üssü’nün kapatılması felaketimiz olur” diye konuşur oldu.
Belli ki İncirlik Üssü’nün kapatılması gibi ABD’yle sözde değil özde mücadeleye girişilmesi onları korkutuyor.
15 Temmuz darbesini de her gün bizi vuran terör eylemlerini de ABD’nin yaptırdığını bilmelerine rağmen, ABD’yle sözde değil özde mücadeleye girişmek onları korkutuyor.
O zaman onlara şöyle seslenmem gerekiyor:
Korkma, korktukça zorba üstüne gelecek!
Bu zorbayla anladığı dilden konuşmak, anladığı dilden mücadele etmek gerek.
Örneğin ABD’ye karşı böyle bir mücadeleyi Hugo Chavez’in Venezuela’sı vermiştir.
Dünyanın en büyük petrol rezervine sahip ülkesi Venezuela, Chavez’in işbaşına gelmesiyle birlikte ABD’yle dişe diş bir mücadeleye girişmiştir.
Venezuela’nın petrolleri, onu sömüren ABD şirketlerinin elinden alınıp millileştirilmiştir.
Bu ABD’yi can damarından vurmak demektir.
Elbette Venezuela yönetimiyle, halkıyla ABD’yi can damarından vurmanın bedelini ödemiştir.
ABD’nin darbesine, terörüne, ambargosuna göğüs germiştir.
Ancak Venezuela yönetimiyle, halkıyla bedelini ödeyip ABD’ye boyun eğmemiştir.
Zaten bedel ödemeyi göze almadan kurtuluş savaşı yapmak görülmüş şey midir?
Aynı şeyi devrimle birlikte İran da gerçekleştirmiştir.
İran da ne kadar ABD üssü, ABD şirketi, ABD işbirlikçisi, ABD ajanı varsa, hepsi kapı dışarı edilmiştir.
Elbette İran da yönetimiyle, halkıyla bunun bedelini ödemiştir.
Çok uzun yıllar ABD’nin ve onun dünyadaki işbirlikçilerinin ambargolarına direnmiştir.
Ama yine de ABD’ye boyun eğmemiştir.
Bizde onlar gibi ABD’yle sözde değil özde mücadele eden bir ülke olabiliriz.
ABD’den korkmadığımızı, onu korkutacak icraatlarımızla ortaya koyabiliriz.
Müslüman ülkelerin üzerine bombalar yağdıran ABD uçaklarının kalktığı ülkemizdeki İncirlik Üssü’nü kapatabiliriz.
Hele de 15 Temmuz’da darbe yapmak için halkımızın üzerine bombalar yağdıran uçaklara, İncirlik Üssü’ndeki ABD’nin tanker uçaklarının yakıt ikmali yaptığı saptandığına göre, sırf bu gerekçeyle bile bunu yapabiliriz.
Evet, İncirlik Üssü’nü kapatmak gibi ABD’yle sözde değil özde mücadeleye girişirsek ağır bedeller ödeyebiliriz.
Ancak unutmayalım ki 1919’da başlayan Kurtuluş Savaşımız da ağır bedeller ödenerek verilmiştir.
Uğrunda milletçe can verilerek verilmiştir.
Bir lokma bir hırka yaşanarak; her şeyden fedakarlık edilerek verilmiştir.
Hiç kimse kazancından, malından olmayacak, daha az kazanmaya, daha mütevazı yaşamaya razı olmayacak, kısacası hiç kimse hiçbir şeyinden fedakarlık etmeyecek, peki o zaman ikinci kurtuluş savaşı nasıl verilecek?
Bedel ödenmeden ikinci kurtuluş savaşı nasıl verilecek?
Kaldı ki biz İncirlik Üssü’nü kapatmak gibi caydırıcı icraatlar yapmazsak, korkak davranırsak, ABD daha beter üzerimize gelecek.
Zaten onun için diyorum ya; korkma, korktukça zorba üstümüze gelecek!