Dünya Kupası elemelerinde havlu atıp şansımızı yok edince döndük dolaştık hazırlık maçları oynayarak Avrupa Şampiyonası’na gitme hazırlığı içinde olduk.
Rumen Milli Takımı’nın oyun başlar başlamaz presli ve baskılı futbolu takımımızı adeta kendi sahasında kalmaya mahkum etti. Onlar paslı futbol oynarken, biz iki pas yapamaz duruma düştük. Hiçbir hücum girişiminde bulunamadık. Rumenler ilk yarıda üst üste kornerler kullanırken bizim bir tek korner atışımız bile yoktu.
“Gençleşmiş Milli Takımımız var” diyoruz ama gelin görün ki oynadığımız futbol emekli futbolcular gibiydi. Böylesine yavan futbolla maç kazanmak elbette hayal olurdu. Nitekim ilk yarıda Rumenler’den Grozav, Ozan’a da çarparak kalemize yollamış olduğu golle takımını öne geçirdi.
İkinci yarı ise sanki futbolculara sihirli değnek değdi, Rumenler’in üzerine takım halinde baskı kurup pozisyon arayışına girdik. Ben anlamıyorum, bu bir turnuva maçı değil, puan maçı asla değil, ilk yarıda bu kadar kötü futbol oynayacaksın ikinci yarı biraz kıpırdamaya gireceksin, ne oluyor da böyle bir değişikliğe giriliyor, böyle bir futbol kitabını kim yazıyorsa, ne olur bir tane de bana yollasınlar.
Kötü oynarken geriye düşüyorsun, tam iyi oynamaya başladı gibi gözükürken, tekrar kalemizde ikinci golü görüyorsun. Savunma paylaşımını yapamıyoruz, çok kolay gol pozisyonları veriyoruz. Nasıl bir kadroyla sahaya çıkarsak çıkalım, bir türlü dikiş tutturamıyoruz, eldeki mevcut oyuncularımız, içerdeki dışardakiler, işte bu kadar. Maçta bizim bir tek Cengiz’in kale çizgisinden çıkarılan gol pozisyonu vardı. Biz korkak futbol oynuyoruz, ilk yarıdaki futbolumuzun göstergesi de bunu işaret etti.
Halk dilinde şöyle bir laf vardır: ‘korkak futbol kazanç getirmez.’