Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsviçre'de toplanan Ukrayna Barış Zirvesinde yaptı "köprüden önceki son çıkış" uyarısını.
Rusya-Ukrayna savaşının fay hatlarının derinleştirdiğini ve küresel düzeyde kutuplaşmayı artırdığını vurgulayan Fidan'ın zirvede yaptığı konuşmada ciddi uyarılar vardı.
Artık savaş sözü her geçen gün daha çok kullanılıyor.
Türk Dışişleri Bakanı'nın uyarılarını Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic'in "Muhtemel büyük bir savaşa 3-4 ay kaldı" ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın "Kasım ayına kadar hayatta kalmalıyız" sözleriyle birlikte okumakta fayda var.
Meseleyi bir tekrar edelim...
Biden-Victoria Nuland ikilisi, 2014 yılında Maidan Darbesini gerçekleştirdiler.
Darbenin amacı, Rusya'yı kuşatmak ve Avrupa'yı kontrol altında tutmak.
O günden itibaren Rusya Kırım'ı işgal ve ilhak etti, Rus ayrılıkçılar Donbas'ı ele geçirdiler.
Şubat 2022'de Rusya, "uç ülke" dediği Ukrayna ana karasına girdi.
Türkiye ilk günden itibaren, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadesiyle "Adil bir barışın kaybedeni olmayacaktır" mantığıyla Batı ülkelerinin aksine sürece ilkesel yaklaştı.
Ukrayna'nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığı konusunda belki de en ilkeli politika izleyen ülke Türkiye idi.
Öte yandan...
Amerika'nın şekillendirdiği Batı bloku ile Rusya arasında denge politikası güderken, özellikle Mart 2022 İstanbul Zirvesi ile Rusya-Ukrayna arasında barış görüşmeleri yürüttü, bütün ülkelerin yararına tahıl koridoru sürecini yönetti.
Fakat, özellikle Amerika Ukrayna üzerinden gerçekleştirdiği operasyonla Avrupa'yı kontrol altında tutma hedefine ulaşırken, ambargo dahil kullandığı bütün hamlelere rağmen Rusya'ya dönük istediklerini alamadı.
Hedef neydi?
Joe Biden şöyle açıklamıştı o dönemde:
"Rusya'ya karşı küresel ekonominin yüzde 50'sini temsil eden bir koalisyon kurduk.
Rusya'yı küresel ekonomik sistemin bir parçası olmaktan çıkaracağız.
Rusya banka varlıklarının 1/3'ünü tutan en büyük bankasının ABD'deki tüm varlıklarını donduracağız.
Putin'in uzun vadeli stratejik hedeflerine bir darbe indireceğiz.
Yaptırımları Rus ekonomisine uzun süreli etkileri olacak şekilde tasarladık."
Yaptırımların etkinliğinden o kadar emindi ki ABD yönetimi, Putin'e darbeye kadar gidecek iç karışıklık dahil birçok sonucun meydana geleceğini ve savaşın kısa bir süre sonra Rusya'nın yenilgisiyle biteceğini öngörmüştü.
Yaptırımların ana aracı Avrupa oldu.
Fakat, dediğim gibi, sonuç alınamadı.
Rusya'nın tüm enerji ihracatına yönelik yaptırımlar, en çok Avrupa ekonomisini etkiledi.
En kötüsü de Avrupa otonomisinin yerinde yeller esiyor.
Avrupa devletleri Amerika'nın vassalı haline geldi bugün.
Otonomisini kaybettiği için Amerikan propaganda sistematiğini aşamayan ve karar mekanizmasını işletemeyen Avrupa'nın, kendisi için varoluşsal bir soruna dönüşme riski olan savaşın bitirilmesi noktasında yine ABD'nin çerçevesini çizdiği ve silaha dönüştürdüğü planlara uymaktan başka çaresi yok.
Dışişleri Bakanı Fidan'ın, Rusya davet edilmediği için "düşük potansiyelli" olarak nitelediği zirvenin asıl amacının, Batı'nın "pragmatik hukuk oluşturma(!)" geleneğini dikkate alacak olursak, aslında barış değil, savaşı yeni bir aşamaya taşımak olduğunu gözden uzak tutmamak lazım.