Her şeyi siyasetle, sosyolojiyle açıklamak mümkün değil... Ordumuzdan bürokrasiye, güvenlikten istihbarata kadar aldığımız açık yaralar ortada... Hem terör hem Suriye krizi başta olmak üzere maruz kaldığımız tahribat ortada... Sadece yurdumuza sığınmış 4 milyon Suriyeli kardeşimizin kaderi bile sıkleti iflas ettirecek bir sınavken... Başka ülkelerde bu kadar organize olmuş kötülük, düşmanlık, imha süreçlerinden sadece birisine muhatap olunsa...
O ülkenin tozu atılır, çoktan yıkılıp giderdi anlayacağınız... Her şeyi siyasetle, sosyolojiyle açıklamak mümkün değil...
Yavuz Sultan Selim Köprüsü, hayırlı olsun hepimize... Sadece Asya’yı Avrupa’ya bağlamakla kalmayacak, inşallah gönül köprümüz olmaya namzettir. Çok zor günler geçirdiğimiz bir zaman döngüsüne isabet etti açılışı. Hem hüzün vardı açılışında ama daha fazlasıyla onur, iftihar ve her şeye rağmen yıkılmadan ayakta duruş vardı... Bir yanda 15 Temmuz Şehitlerimizin yakınları, bir yanda 15 Temmuz’da sokaklara ve tanklara yürüyerek Milleti kurtaran irade... Tek yürek halinde atan Anadolu’nun “meydan okuması” olarak Köprü’nün yanında hizalanmıştı...
Reisicumhurumuz Tayyip Erdoğan’ın “Milli Ruhu” toparlayan bir mıknatıs olduğunu bir kez daha gördük Köprü’nün açılış hamlesiyle birlikte. Daha dün gibi Gezi işgal günleri. ‘Çevre hassasiyeti’ diyerek başladıkları isyanda ileri sürdükleri dayatmalardandı; “3. Köprü’yü istemiyoruz” ültimatomu. ‘Beton iskeleti kalacak devam edemeyeceksiniz’ demişlerdi... Ardından Türkiye’ye boca edilen küresel vesayet tehditleri, bu komplike düzenlerin Türkiye ofisi mahiyetinde iş gören “Paralel Devlet Yapılanması”ndan sökün eden hıyanetler... Diğer terör ofisi olarak yıllardır iş başından eksik olmayan PKK... Hasılı: “Kötülük Mühendisliği” ile millete reva görülen çökertme projesiyle geldiğimiz 15 Temmuz miladı!
Milli iradenin şehadetle püskürttüğü işgal yepyeni bir başlangıç yazdı. Yavuz Sultan Selim Köprümüz işte bu kararlı duruş ve başlangıcın bir yapıtaşı, abidesi, izi gibi yerini aldı. Hayırlı olsun...
***
Takdiri ilahi! Her milli zaferin yeryüzünde bıraktığı bir izi olur. 15 Temmuz işgale karşı vatan savunmasının toplumsal hafızaya işareti olarak yetişti geldi “KÖPRÜ”... Köprü, Türkiyemizin jeopolitik anlamda varoluşunun mekansal karşılığı aynı zamanda. Doğularla batıları buluşturan, bağ kuran, bağlam açan bir coğrafyanın mecburi ifadesidir KÖPRÜ. İnsanoğlunun baş etmek konusunda en çok zorlanacağı yeryüzü vasatı olan “Deniz”i aşması, aşabilmesi, geçebilmesi, zaptü rapt altına alınamaz arzın o en büyük şartlarından olan engin deryayı, “yol” olarak istifadeye sunması... Ancak insan iradesinin neticesidir.
Denizin altından ve üstünden, geçebilecekleri yollar açmak insanlığa... Kuşkusuz büyük bir kaderdir. Allah bu millete bahşetmiştir bu hizmeti. Hem de tüm kötülük sürülerinin birleşip de yıkmaya, boyun eğdirmeye, çökertmeye, coğrafyadan silip atmaya azmettikleri bir zaman eşiğinde...
Tayyip Erdoğan, kötülüklere karşı ‘’Köprü’’ ile cevap vermiş bir Kumandan... Köprü, nasıl ki hepimizi buluşturucu, taşıyıcı, birleştirici bir mekan anlamıysa, Tayyip Erdoğan da şahsında hepimizi birleştiren, taşıyan bir “Milli Lider”... Hangi görüşten olursak olalım, hangi mensubiyetler, hassasiyetler getirirsek getirelim... Birbiriyle çarpışan çatışan talepler, sesler bile nasıl ki aynı KÖPRÜ’den geçmek kaderini paylaşıyorlarsa... Tayyip Erdoğan, bir milli mıknatıs gibi, nükleer çekirdek gibi, TÜRKİYE’yi toparlıyor, topluyor...
Alnına silah çekilmiş bir adam... Tetiği çekenlerin elinden alıyor silahı. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi. Bir KÖPRÜ’yü uzatıyor, gösteriyor, buyurun diyor...
Her şeyi siyasetle, sosyolojiyle açıklamak mümkün değil.
Onlar da kötülük... Bu adamdaysa KÖPRÜ var...