Mısır’ın halkoyuyla işbaşına gelmiş ilk cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi, devrim öncesinden kalma oligarşi kalıntılarını, diktatörlük artıklarını, ‘Yüksek Yargı’ yahut ‘Yüksek Askeri Konsey’ kılıklı sömürge memurlarını, emperyalist uşaklarını, Amerikan-İsrail kuklalarını etkisiz hale getirmeye çalıştığı için faşistlerin, sosyalistlerin ve dahî liberallerin hışmına uğradı.
Haliyle-tavrıyla “Ben hâlâ Hüsnü Mübarek döneminin adamıyım” diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı görevden almaya kalktı, diktatör dediler...
Halk oyunu hiçe sayarak cumhurbaşkanlığı makamına cart curt eden, milli iradeye caka satmaya kalkan Genelkurmay Başkanı Tantavi’yi görevden aldı, despot dediler...
Milletin seçtiği vekillerin yetkilerini tanımayan, devrimle gelen meclisi fesheden, cumhurbaşkanının yetkilerini de kuşa çevirip iktidara el koyan kerameti kendinden menkul bürokrat cuntasının gayri meşru kararlarını buruşturup çöpe atmasını ve devrimin kazanımlarını onların şerrinden korumak için birkaç haftalığına-demokratik seçim yoluyla yeni bir meclis teşekkül edinceye kadar- bazı ilave yetkiler kullanmaya niyetlenmesini firavunluk gibi gösterdiler...
İnanılır gibi değil ama genel seçimlere gidilip doğru dürüst bir meclisin oluşturulmasını ve devrimin ruhuna uygun yeni yasal düzenlemeleri o meclisin yapmasını savunduğunda bile diktatörlükle, tiranlıkla, firavunlukla suçladılar Mursi’yi.
Serbest seçimleri savunan bir “diktatör” ve serbest seçimlere karşı çıkan bir “demokratik muhalefet”, dünyada ilk olarak Mısır’da görüldü!
Öyle bir “demokratik muhalefet” ki bu, seçimle gelen ilk cumhurbaşkanına bir sene bile tahammül edemeyip, çoktan tarihin çöp tenekesine atılmış olması gereken 60 senelik diktatörlüğün -krallık dönemini de sayarsak 90 senelik diktatörlüğün- kalıntılarına kurtarıcı nazarıyla bakıyor ve uluslararası sistemin köpeği olan bir generalin dizinin dibinde kemik yalamayı -köpeğin köpeği olmayı- şeref addediyor.
Kürsüde kasım kasım kasılarak Cumhurbaşkanı Mursi’nin ‘görevden alındığını’ ilan eden General Mursi, aşağıda Mısır halkının ve dünya kamuoyunun huzurunda bacaklarını ayırarak oturan bazı edepsiz subaylar ve onların yanında sığıntı gibi duran satılmış siyasetçiler, sahte bir şeyh, zavallı bir papaz... İşte Tahrir (Kurtuluş) Meydanı’nı karşı devrim meydanına çeviren basiretsiz ve firasetsiz yığınların gönüllerine sürur veren aşağılık tablo!
Ben bu tablonun ismini “Köpeklerin Günü” koydum.
“Köpeklerin Günü”, aynı anda hem ABD-İsrail’i hem Suud’u hem de Baasçıları mest etti.
Onu payidar kılmak için üzerlerine düşen ne varsa aşk ve şevk ile yapmaya hazır olduklarını haykırıyorlar lisan-ı hal ile.
Bunların beraberce oluşturduğu tablo da çok enteresan.
Ona da bir isim koydum: “Geri Çekilen Ordunun Son Top Atışları”.
Evet, topu atıyorlar artık.
Bitiyorlar.
Bu toprakları bölüp parçalayan, suni coğrafi sınırlarla ve ırkçılık-şovenlik telkininden mütevellit psikolojik duvarlarla birliğimizi-dirliğimizi bozan, kimi yerde pervasız işbirlikçiler ve kimi yerde de anti-emperyalist kisvesi altında (belki de kendilerini gerçekten anti emperyalist sanarak) emperyalizmin böl-parçala-yönet siyasetine hizmet eden ‘pervalı’ işbirlikçiler vasıtasıyla sömürge çarkını döndüren Sykes-Picot rejimi artık yıkılıyor.
Yıkılıyor, çünkü Türkiye’de “tarihin normalleştirilmesi”ni savunarak “geçen yüzyılda açılan parantezin kapanması” ve “tarihi paylaşan ülkelerin yeniden bir araya gelmesi” için elinden geleni yapan, elinden de çok şey gelen bir hükümet var...
Yıkılıyor, çünkü Arap devrimleri Türkiye ile kaynaşmaya ve genel olarak da bölgesel bütünleşmeye hevesli olan İslami hareketleri iktidara taşıyor...
Yıkılıyor, çünkü emperyalizmin bu topraklardaki mızrak ucu olan İsrail’in etrafındaki çember daralıyor...
Mursi’ye darbe Erdoğan ve Davutoğlu’na da darbedir.
Tunus’un Nahda’sına ve Libyalı-Yemenli-Suriyeli devrimcilere de darbedir.
Ama beyhude bir darbedir inşaallah.
Köpeklerin günü uzun sürmeyecektir.
Devrim saati geri alınamayacaktır.
Şehitlerle omuz omuza; ileri!