Anne ya da babasınız, telefonunuz çalıyor.
Ve bir ses, "9 yaşındaki oğlunuzu köpekler parçaladı" diyor.
"Allah düşmanımın başına vermesin" derler ya tam da öyle bir durum.
Ankara Keçiören'deki olay tam da budur. Tunahan'ın babası Halil Yılmaz, "Benim çocuğuma köpek saldırmadı, çocuğumu köpekler yedi" diye anlattı.
Sağlık Bakanlığı yetkileri ile olayın hemen ardından konuştum. Kalbi duran yavrumuzu hayata döndürmek için büyük çaba verildi. Ama artık bıçak da kemiğe dayandı. Artık bir karar vereceğiz, çocuklarımız mı, köpekler mi?
Kimse kusura bakmasın ama ben bir baba olarak çocuklarımı tercih ediyorum. Her konuda Avrupa'yı örnek gösterenler bu konuda da Avrupa'yı örnek alsın lütfen...
"AKŞENER KAZANABİLİR"
Şimdi kabul etmek lazım ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bileğini bükecek bir siyasetçi Türkiye'de şu anda yok. Bu yüzden siyaset yapanlardan bazılarının hesaplarını yerel seçim değil 2028 için yaptığını düşünmek hatalı olmayabilir.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener bu seçimde ittifak ya da iş birliğinden kaçınıyor. Acaba İmamoğlu ve Yavaş ikilisinin kazanamayacağını CHP'nin oy kaybedeceğini düşünüyor olabilir mi?
Zira CHP'deki ağır bir hezimet hem Özel hem de İmamoğlu için siyasetinin sonu olabilir. Bu durumda muhalefet açığı ortaya çıkar.
Böyle bir pozisyonda eğer İYİ Parti'yi gerçekten toplumda karşılığı olan bir parti haline getirip; bir şekilde siyasetini de insanlara kabul ettirebilirse, bir bakmışsınız İYİ Parti Türkiye'nin ana muhalefet partisi olmuş. Yani Akşener kaybederken kazanmış...
Şimdi içinizden "CHP'nin yüzde 25 kemik oyu var ve bu oy her zaman cepte" diye düşünenler olabilir ama geçmişte Baykal'ın baraj altında kaldığını da unutmamak gerekiyor. O yüzden tüm CHP seçmeninin "çantada keklik" olduğunu düşünmek belki de CHP siyasetinin en büyük hatalarından birisi.
Çünkü bu durum aynı zamanda belediye başkanlarını da konforlu bir yöne sevk ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'nun balıkçı buluşması, kar tatilleri, İstanbul'u sel alırken tatile gitmesi hep bu bakış açısının bir yansıması. Zaten aklı sürekli cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu için, "İstanbul'u ne kadar ciddiye aldı?" sorusu da gündemde. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in "İzmirliler sadece hizmete değil, laikliğe, özgürlüğe cumhuriyete oy veriyor" açıklaması tam da bu bakış açısının bir tezahürü. Bu yüzden de hizmete, milletin gönlüne girmeye odaklanmak yerine, sırtını HEDEP'e, İYİ Parti'ye yaslama çabası içinde oldular. Ancak gördüğümüz kadarıyla evdeki hesap çarşıya uymadı. Bakalım seçmene uyacak mı?
İÇİMİZDEKİ CEVHERİ KEŞFETTİK
Akşam Gazetesi Yazarı Dr. Taceddin Kutay meğer aynı zamanda bir pasta ustasıymış... Mutfağa girince durumu fark ettik. Peki nasıl oldu derseniz?
TürkMedya ailesi bildiğiniz üzere "Şehir Buluşmaları" düzenliyor. Sultangazi Belediye Başkanı Avukat Abdurrahman Dursun'u TürkMedya İcra Kurulu Başkanı Murat Çiçek'in liderliğindeki bir heyetle ziyaret ettik. Başkan Dursun, hem icraatlarını anlattı, hem de yaptıklarını bizzat görme imkânı bulduk.
Beni en çok etkileyen birkaç başlığı paylaşayım.
- Yerel yönetimlerin çoğu borç krizindeyken denk bütçe yapabilmesi.
- Araç kiralama, taşerona ihale etme işi yerine başta çöp kamyonları olmak üzere tüm araçları satın alıp, kendi personeli ile işleri yapması büyük tasarruf sağlamış.
- Tabii özellikle sınavlara hazırlanan öğrencilere sunulan sosyal imkânlar, çocukları sokaklardan kurtaran çok sayıda aktivite ve sportif faaliyeti de sayabiliriz. Ama en çok ilgimi çeken sadece kadınlara hizmet veren eğitim kurumuydu.
- Dr. Taceddin Kutay'ın yeteneğini de orada keşfettik. Zira kadınların pastacılık eğitimi aldığı atölye de o da sanatını konuşturdu. Tabii zaman kısıtlı olduğu için küçük parça çikolata ile yetinmek zorunda kaldık. Ama benim tanıdığım Kutay bu yazıdan sonra en kısa zamanda bir pasta yapar ve haber merkezine getirir...
- Günün en komik anıysa içinde olduğumuz midibüsün sokakta çöp kamyonu ile karşı karşıya gelmesi oldu. Önce temizlik işçisi kardeşimiz bir "geri bas manevrası" hışmıyla geldi. Ama midibüsün ön koltuğunda oturan Başkan Dursun'u görünce kısa süreli de olsa bir afalladı. O an espriler otobüste uçuştu. Velhasıl kelam güzel bir ziyaret oldu.