Star’ın “Türkiye buluşmaları” etkinlikleri çerçevesinde Anadolu coğrafyasındaki ilk başkentimizdeydik geçtiğimiz hafta içinde. Buraya gelişimizin şehrin manevi sahibi Hazreti Mevlana’nın Konya’yı teşrif ettikleri güne rastlaması ayrı bir güzellikti.
Bu güzel günde Konyalı okurlarımızla bir araya geldik. Belediye başkanlarıyla, rektörlerle, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle görüştük. Hem gazetemizle ilgili hem de Türkiye’nin meseleleriyle ilgili olarak Konya’nın kanaat önderlerinin görüşlerini aldık. Star yazarlarından bir grubun katılımıyla düzenlenen panelde önce onlar bizi dinledi, sonra biz onları dinledik. Star okurlarının Türkiye’nin siyasal gidişatına ilişkin analizlerini ve beklentilerini de öğrenme imkânı bulduk.
Diğer görüşmelerimiz de yararlı ve ufuk açıcıydı. Mesela ben Konya’nın siyasal ve sosyal yapısı üzerinde düşünme fırsatı buldum bu görüşmeler dolayısıyla. Öncelikle Konya’daki seçmen davranışlarının ve oy dağılımının toplumsal dayanaklarını anlamaya çalıştım.
AK Parti son seçimde “yüzde 70” oranında oy almış. CHP’nin oyları Konya’da epeyce uzun bir süredir “yüzde 10” civarında. Bu tablonun açıklaması ne acaba?
Konya biliyorsunuz öteden beri “Milli Görüş’ün kalesi” kabul edilir. Merhum Erbakan’ın siyasi mücadelesini Konya’da başlatmış olması dolayısıyla bunda bir yanlışlık yok. Ama burada iki noktaya dikkat etmek lazım. Birincisi, Erbakan’ın siyasi mücadelesinin başlangıç noktası olarak bu şehri seçmiş olmasının sebepleri.
Bu sebeplerden ilki kültürel ve sembolik. Onu Erbakan da açıklıyordu: Anadolu coğrafyasında Türk-İslam kültürünün ilk başkenti ve Mevlana başta olmak üzere bu toprakları vatan yapan mânâ büyüklerinin ocağı olmasındaki sembolizm... İkinci sebep daha maddi, daha ekonomik. Dolayısıyla siyaset açısından daha anlamlı: Erbakan’ın Odalar Birliği’ndeki yöneticiliği döneminden itibaren yanında yer aldığı ve öncülük ettiği “Anadolu sermayesi”nin en önemli merkezlerinin başında Konya’nın yer alması.
Konya’daki siyasi tablonun gelişiminde dikkat etmemiz gereken noktaların ilki bu. İkincisi ise Milli Görüş partilerinin (Kimse kusura bakmazsa, en azından Konya özelinde AK Parti’yi de bu kategoriye dâhil ediyorum) oy oranlarının düzenli bir grafik içinde bugünlere ulaşmış olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor.
Bunu neden söylüyorum? Şunun için: CHP oyları giderek erirken MSP ve RP çizgisinin oylarının düzenli bir şekilde artmış olmasını ve son olarak AK Parti oylarının da 2002’den bugüne yükselen bir grafik içinde rekor seviyeye ulaşmış olmasını, bazılarının yaptığı gibi Konya halkının dindarlığına bağlayarak açıklamak biraz kolaycılık olur. Şunu unutmayın: Konyalılar 1950’lerde CHP’ye yüzde 40 oy verirken de dindardı. Öyleyse değişen şeyin ne olduğunu iyi analiz etmemiz lazım.
Ben AK Parti’ye yönelik teveccühün her geçen gün artmış olmasını büyük ölçüde “hizmet” siyasetine verilen onay olarak anlamaktan yanayım. Bunu da Konya’daki kısa süreli gözlemlerime dayanarak söylüyorum. Hem Konya Büyükşehir Belediyesi’nin hem de ilçe belediyelerinin tamamladıkları veya üzerinde çalışmakta oldukları projelere bakarak söylüyorum.
Konya’da belediyecilik demek şehre yeni kullanım alanları açmak, yeşil alanları çoğaltmak, kültürel dokuyu koruyup geliştirmek demek.
Bir gözlemim de şu: Belediye başkanları ve yakın çalışma arkadaşları sanki “sıfırdan” yeni bir şehir inşa etmeye girişmiş gibi bir çalışma üslubuyla yapıyorlar işlerini. Kendileriyle konuştuğunuzda projelerinden söz ederlerken bunu hissedebiliyorsunuz.
Özellikle İstanbul’daki bazı AK Partili belediyelerin ne yazık ki mahrum oldukları bir özellik bu. Burada şehirlerini yenilemek, kültürel dokuyu koruyup geliştirmek, halkın nefes alabileceği rekreasyon alanları oluşturmak konularında fazlaca göze çarpan bir başarı söz konusu değil. Hiç değilse Konya’daki kadar değil. Dolayısıyla İstanbul’da AK Parti’ye mesela Konya oranında oy çıkmayışında -elbette diğer lokal şartların yanında- bunun da payı olmalı.