Galatasaray takımı Ankara'ya 4’te 4 galibiyetle gelmişti. Gelmişti gelmesine ancak takımın en önemli 3 adamı; Felipe Melo sarı kart cezasından, Sneijder ve Chedjou sakatlıktan kadroda yoktular. Gençlerbirliği takımı da 6 maçtır kendi evinde kaybetmemişti. Gençlerbirliği'nin taktik disiplini ve oyuncularının iştahı yüksek. Hep beraber takım oyunu oynamayı bilen bir takım. Doğa Kaya, Petroviç ve Gosso orta alanda çok koşan ve agresif oyuncular. İç sahada önemli bir performansı var Gençlerbirliği takımının.
Hamza hoca geriye çekilen, topun arkasına geçen bir taktik anlayışla ve hızlı kontratak yaparak gol bulmayı düşünmüştü. İlk yarıda gol pozisyonlarının çok az olduğu bir maç izledik.
Gençlerbirliği'nin 2 net pozisyonu gol olsa soyunma odasına skor farklı girilirdi. Burak Yılmaz, Umut Bulut'un arkasında oyun kurucu gibi oynadı. Gayet güzel işler de yaptı ancak unutmamalı ki bu durum alışkanlık yaparsa her seferinde geriden top alıp pasörlük yaptığında Burak'ın gol atması çok güç olur.
Selçuk ve Emre orta saha üstünlüğünü hem teknik anlamda, hem de top kazanma anlamında ilk yarıda ellerine geçirdiler. Bunda Doğa'nın erken sarı kart görmesi de bence etkili oldu. 19. dakikada kornerden dönen topu Olcan, Burak, Emre üçlüsü çok klas tek top olarak kullandılar ve Emre'nin golüyle 1-0 öne geçtiler.
İkinci yarı bu oyun şekli Galatasaray'ın kazanması için yeterli değildi. Çok geri çekildiler. Böyle olunca oyunun üstünlüğü Gençlerbirliği'ne geçti. Gençlerbirliği ısrarla pas yaparak Stancu ile gol bulmaya çabaladı. Her seferinde 3. bölgede şut ve ara pası verecek alanları sarı-kırmızılı oyuncular kapatsa da 71’de Berat'ın ortasına Galatasaray’ı boş geçmeyen Stancu kafa vuruşuyla skoru dengeledi.
Galatasaray’ın fizik kondisyon olarak üst seviyede olmadığı bu maçta ortaya çıktı.