‘Komşuluk hukuku’ bizim kültürümüzde önemli bir yer tutar. ‘Komşu komşunun külüne muhtaçtır’ ve zor günlerde ilk yardıma koşan komşudur. Dinimize göre de komşuların birbiri üzerinde hakkı vardır.
Devletlerarası ilişkilerde komşuluk ise duygu ve değer endeksli olmaktan ziyade çıkar ve hesap endeksli oluyor.
Türkiye uluslararası ilişkileri sadece ulusal çıkar üzerinden kurmuyor. Bosna’dan Pakistan’a, Azerbaycan’dan Katar’a kadar birçok ülkeyle ilişkilerimiz dostluk ve kardeşlik temelinde kurulmuş durumda. Yani ‘duygu ve değer’den azade olmaktan ziyade tam tersine bir kardeşlik muhtevasına sahip.
Türkiye’ye sınırdaş olan ülkelere de ‘komşu’ diyoruz. Komşu pozitif anlamlı, yakınlık ve özel ilişki ifade eden bir kavram.
Tarihi sorunlar yaşadığımız komşularımızın başına bir felaket ve afet geldiğinde acıyı yüreğimizde hissedip yardım elimizi uzatıyoruz.
Nitekim Yunanistan’ın da zor zamanlarında yanında olmaya çalıştık.
Amma velakin Yunanistan’ın tarihi yaraları bir türlü kabuk tutmuyor. Bir rövanş duygusu, bir intikam ateşi, bir dize getirme hevesi hiç sönmüyor.
Türkiye’de insanların günlük yaşamında Yunanistan diye bir gündemi yoktur, Yunanlılar ise Türkiye’de olup biten her şeyi yakından takip ederler, kendilerine yorarlar ve kuru havadan nem kaparlar.
Yunanistan’ın bir tür Türkiye ‘takıntısı’ olduğu, iç siyasetin bu takıntıya göre şekillendiği söylenebilir.
Türkiye hiçbir zaman Yunanistan’ın haklarına göz dikmemiştir ama Yunanistan’ın Ege’yi Yunan denizi yapma sevdası bitmediği gibi, şimdi Akdeniz’deki karasularımıza göz dikmiş durumda. Küçücük bir ada üzerinden koskoca Anadolu’yu baskılamaya çalışıyor.
Yunanistan uluslararası hukuka riayet etmiyor.
Yunanistan komşuluk haklarını gözetmiyor.
Yunanistan müttefiklik ilişkilerine uygun hareket etmiyor.
Yunanistan tarihi münasebetlere saygı göstermiyor.
Yunanistan itidal ve sağduyuya yanaşmıyor.
Yunanistan karşılıklı anlaşmalara uymuyor.
Açıkça bunun adı husumettir, hasmane tavırdır, düşmanca yaklaşımdır.
Türkiye Yunanistan’a ağzının payını da verebilir, boyunun ölçüsünü de gösterebilir.
Gerilimin ve tansiyonun yükselmesi Türkiye’de 1 şiddetinde Yunanistan’da 10 şiddetinde hissedilir. Bunun çarpması ise Türkiye’yi biraz, Yunanistan’ı çok fazla etkiler.
Sonuçta sınırdaş olduğumuz bir ülkeyle istikbale bir husumet aktarılmış, ülkelerin imkânları heba edilmiş olur.
Yunanistan için mesele hukuksuzluklarla kazanımlarını arttırma, uluslararası baskıyla Türkiye’yi dize getirme meselesi.
Türkiye için ise mesele beka, siyasi bağımsızlık ve egemenlik meselesi. Türkiye devleti de halkı da böyle konularda hesabi davranmaz meseleyi varlık yokluk meselesi olarak algılar.
Kurtuluş Savaşı’nda Yunanistan denize dökülürken Fransa da, diğer işgal güçleri de hezimete uğratıldı. Yani aynı zamanda hepsi vatan topraklarından atılırken, ne Fransa ne başka güçler Yunanistan’a yardım edemedi.
Bugün Fransa başka hesaplar üzerinden Yunanistan’ı sahaya sürüyor. Peki, yarın işler kızıştığında ne olacak?
Fransa mı yardıma koşacak, AB mi, Birleşik Arap Emirlikleri mi?
BAE ruhunu şeytana satan adam misali batılı güçlerle karanlık angajmanlara giriyor. Petrol gelirlerinin kendisini bir devlet, askeri imkânlarını bir ordu yapar sanıyor.
Uzaktaki yalancı dostlarla, coğrafi kaderinizde olan komşularınız bir değildir.
Yunanistan ‘komşuluk hukukuna’ riayet etmelidir. Uluslararası hukuk ve karşılıklı anlaşmalar bunu keyfi bir tercih olmaktan çoktan çıkarmıştır. Hukuka uymayanlar neticelerini sadece bugün yaşamak zorunda kalmazlar, gelecek kuşakları da bunun olumsuz sonuçlarına katlanmak durumunda kalırlar.