Çağımızda, bireysel hukuk her şeyin önünde geliyor, 'önce ben, sonra ben, hep ben' nidasıyla çınlıyor her taraf... 'Perşembenin gelişi, Çarşambadan belliydi' derler ya, öyle oldu aslında. 70'lerden itibaren İslami hareketin içindeki kişiler, genel anlamıyla baskılar, hafıza kayıpları, unutkanlıklar ve türlü denenmemişlikler içinde, 'kimliğini' kabul ettirmek isteyen bir tavırla söylem üretiyordu. 2000'lerde tüm bu 30 yıllık hak arayışlarımızın, kimlik hassasiyetlerimizin, protest tavrımızın, direniş ve mücadelelerimizin, özgürlüklerle buluşması süreci kısmen başlayınca, bambaşka bir şey oluştu. Biraz şaşkınlık, biraz dönüşme diyebilirim... Sadece bireysel haklar nazariyesiyle konuşmak, düşünmek, yazmak, var olmak aslında ne kadar yetersiz veya yoksul bir şeymiş öğrenmeye başladık... Çünkü haklarımızı kısmen veya kâmilen elde ettikten sonra sanki macera bitiyordu ve bizler de hayatın içinde öğütüle duran diğer insanlara dönüşüyorduk. Oysa din; sosyoloji hukuk veya siyasetten ibaret değildi...
İslam, dıştaki fıkhın ruhu olan ahlak ve adabıyla, bireyden topluma, hayatın kültürel olarak atan nabzıydı hâlbuki... Biz maddenin mücadelesini verirken, manayı hissedemez olmuştuk...
Söz gelimi; 'komşusu açken tok yatan bizden değildir" diyen Hz. Peygamber'in (s) sözünü çok söyleriz de, bunun İslam toplumunun değerler dünyası içindeki anlamı üzerinde hiç durmayız. Oysa "bizden değildir" diyor Peygamberimiz (s), ne büyük bir müeyyide...
Çok naif bir meseleden bahsedeceğim bugün: Modern zamanlar, komşuyu komşuya yabancı kıldı. Ve asrımızın en esaslı sorunu yalnızlıktır bugün. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri "Marifetnâme" adlı eserinde, İslâm ahlâk ve yaşayışından çıkardığı esasları, edep ve erkân olarak büyük bir ciddiyetle ele almış... Bakınız neler söylüyor:
'.. Edep ehli kimseler: "Komşunun komşularıyla geçiminin edep ve erkânı kırktır" demişlerdir.
1. Kişinin kendi evine bitişik olanlarla, karşısında bulunup da kapıları görünenlerden kırk eve kadar oturanlar, -zımmî de olsalar- komşularıdır. Bunlara, iyilik etmek ve gerçekten akrabalarmış gibi güzel davranmaktır.
2. Komşunun ev halkına, kötülük etmeyip, onların namusunu korumaktır.
3. Komşuya gelip gidene uzun uzun bakıp, rahatsız etmemektir.
4. Komşusu açken, kendi tok yatmamaktır.
5. Komşuyu el veya diliyle incitmekten sakınmaktır.
6. Komşunun evine, penceresinden, duvarından izinsiz bakmamaktır.
7. Komşularına azdan çoktan –zımmî de olsa- hediye vermektir...
8. "Komşu çanağı" göndermektir. Yani kokusu duyulacak bir yemek pişirildiğinde, bitişik komşuya hediye etmektir.
9. Satın aldığı meyveden, rastladığı komşusuna hediye etmektir.
10. Komşuları borç isterse, vermektir.
11. Komşuları muhtaç kaldıysa, ihtiyaçlarını gidermektir.
12. Komşusunu bayramlarda ziyaret etmektir.
13. Komşunun hayvanlarına taş atmamaktır.
14. Komşunun çocuklarını, kendininkilere dövdürüp sövdürmemektir.
15. Komşuların izni olmadan, kendi binasını, onlarınkinden yüksek ve önlerini kapayacak şekilde yaptırmamaktır.
16. Komşularını, kendi taraflarından, duvara ağaç kakmaktan menetmektir.
17. Komşularına, kendi oluklarının akıntısıyla veya yolunun toprak kazıntısı ve kar kürüntüsüyle rahatsız vermemektir.
18. Komşuların sırlarını ve ayıplarını soruşturmamaktır.
19. Komşuların hallerini ve işlerini başkalarına söylememektir.
20. Komşularına yolda rastladıkça ilk önce selâm vermektir.
21. Komşularla konuşurken lâfı uzatmayıp, lüzumu kadar konuşmaktır.
22. Komşularından su, tuz ve ateş gibi zarurî maddeleri esirgemeyip vermektir.
23. Komşuların hediyesini, az da olsa kabul edip, çok bilmektir.
24. Komşuların ayıplarını örtmektir.
25. Komşularına dert ortağı olmaktır.
26. Komşularından izin almadan evini yabancıya satmamaktır.
27. Komşusu bir yerden dönünce ziyaret etmektir.
28. Komşularını kederli günlerinde teselli etmektir.
29. Komşuları tarafından davet olununca, kabul edip gitmektir.
30. Komşularını davet etmektir.
31. Komşusu bir şey isteyince memnuniyetle vermektir.
32. Komşusu bir kusur işleyince, af ederek, sevgi uyandırmaktır.
33. Komşuları hasta olunca ziyaret etmektir.
34. Komşulardan biri vefat edince, cenazesinde hazır bulunmaktır.
35. Komşuların yetimlerini himâye etmektir.
36. Komşularıyla buluşunca, güleç yüzlü olup, tatlı söz söylemektir.
37. Komşuların kendisine nasıl davranmasını istiyorsa, onlara öyle muamele etmektir.
38. Başkalarından gelse tahammül edemeyeceği eziyete, komşusundan gelince tahammül etmektir.
39. Komşulardan kabalık edenlere aldırmamaktır.
40. Komşulardan sert söyleyenlere, mülâyim davranmaktır.'
Komşuluk edep ve ahlakını, bu kadar ince çizgilerle ve sorumluluk bilinciyle gözeten toplum, yabancılaşmaya, yalnızlaşmaya, egoizme, sevgisizliğe çareyi de bulacaktır inşallah...