Eğer iki gün önce Habertürk’te aynı programa konuk olmasaydık ve ben o sözleri ağzından duymasaydım bu yazıyı yazmaya gerek bile görmeyecektim.
Uluslararası Gazeteciler Koruma Komitesi’nin hazırladığı Türkiye’de basın özgürlüğü raporu ve Komite’nin yöneticisi Joel Simon’dan söz ediyorum.
Rapora tuttum her yeri elimde aldı:
- 2011 raporunda ‘8 gazeteci hapiste’ derken bu yıl rakamı 76’ya çıkarmış. Oysa bu kişiler geçen yıl da tutukluydu! O halde nede listeye alınmamışlardı?
- Komite, büyük kısmı 2000’lerin başından beri yargılanan ve mahkum olan tutuklular içn ‘hapisteki 76 gazeteciyi araştırdık dosyada kanıt da suç da bulamadık’ diyordu. Ancak bu kişleri geçen yıl inceleyemeyen Komite, hangi uzmanlarla ve bu kadar kısa sürede bu incelemeyi yapmış, üstelik kesin hükmü de vermişti?
- Listedeki isimlerde ‘hüküm giymiş’ olanların ‘silahlı soygun, bombalama’ gibi suçlarının Yargıtay’ca da sabit bulunmasına rağmen bu kişiler nasıl ‘gazetecilikten dolayı hapiste’ oluyordu?
- Dahası, Türkiye’nin kendilerini, raporlarını dikkate almasını bekleyen Komite’nin, diyalog zeminini baştan zedeleyen ve ülkeye, Başbakan’a hakarete varan ‘sicilinizde kara leke, utanç kaynağı, alıngan’ gibi ifadeler ‘iletişim uzmanları’nın kullanacağı bir dil miydi?
Soruların cevabı, 2011 raporundan sonra CPJ’ye yönelik ‘mahalle baskısı’nda mevcut. Bakın neler olmuş:
2011’de Türkiye’de sadece 8 gazetecinin tutuklu olduğuna dair rapor yazan Komite, CHP ve Açık Toplum Vakfı’nın hedefi olmuş, CHP’yi uluslararası alanda temsil etmesiyle tanınan İstanbul Milletvekili Umut Oran, CPJ’yi ziyaret etmiş önce. Kendi sitesinde yazdığına göre, ‘ziyaretinden sadece 4 gün sonra’ şöyle bir gelişme olmuş:“Umut Oran’ın CPJ nezdinde yaptığı girişimlerin de etkisiyle Komite Başbakan Erdoğan’a çok sert ifadelerin yer aldığı bir mektup gönderdi.”
‘Sicilinizde kara bir leke ve utanç kaynağı’ yazan mektup bu.
Oran, ‘Baş döndüren trafik’ ara başlığıyla da Komite’ye nasıl kulis yaptığını anlatmış. Oran, görüştükleri Joel Simon’a “tutuklu gazeteci sayısının 70’i aştığını” söylemiş ve başkanlığını Orhan Erinç’in yaptığı Gazetecilere Özgürlük Platformu ile bağlantı kurulmasını istemiş.
Platform da zaten ‘8’ sayısını az bularak CPJ’yi kınamış, Komite’yi ‘sayılarla oynamaya kalkmakla’ suçlamış.
Bunun üzerine CPJ, yeni raporunu Türkiye Gazeteciler Sendikası, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu ve Dicle Haber Ajansı ile işbirliği halinde, internet sitelerinde görev yapan 3 kişiye yazdırmış.
Netice, CPJ sayılarla tekrar oynamış ve ‘istenilen rakama’ yükseltmiş!
Peki rakamlarla oynamak üzerine hangi komplo teorileri kurulabilir? Aklıma hemen, geçen yılki raporda bu konuya işaret eden Milliyet Yazarı Kadri Gürsel’in sözleri geldi. Gürsel, 8 rakamını az bulurken, şöyle bir teori kurmuştu: CPJ 2011 raporunda devlete karşı eylemleri Türkiye için makul gördü ama İran’da bu suçlamalarla yatanları ise gazeteci saydı. Böylece İran’ı ‘gazetecileri hapse atan ülkeler’ listesinde birinci sıraya koydu. CPJ basın özgürlüğü mücadelesini bir dış politikanın hizmetine mi sunuyor yoksa?..
Bu yıl rakamlarla oynayan CPJ, Türkiye’yi gazetecileri hapse atan ülkeler listesinin başına çıkarmakla bir dış politikaya mı hizmet ediyor?
Yok canım, daha neler!
Peki ya Joel Simon, Habertürk’te bu kişiler PKK/KCK davasından yargılanmalarına rağmen terör örgütü konusuna girdi mi, hayır. Ya hangi konuya girdi; Doğan Grubu’na verilen vergi cezasının siyasi olduğunu ‘açıkladı’; medya patronlarını iktidar baskısına boyun eğen, biz gazetecileri ise meslektaşları hapislerde sürüm sürüm süründürülürken sesini çıkarmayan kişiler olmakla itham etti. Konumuz neydi?
Bugün bayram. Her şeyi farklı gözle ve en önemlisi gönül gözüyle görmeyi dilerim; hepimiz için.