Son dönemde böceklerden elde edilen gıda boyası ‘karmin’ tartışılıyor. Eğer gıda ya da ilaç olarak kullandığımız her ürünün kaynağını düşünsek hiçbir şey kullanamazdık.
Amerika’da “Greater Idaho Falls Science Fair” isimli bilim fuarında bir lise öğrencisi ziyaretçileri hazırladığı projeyi imzalamaya davet eder. Delikanlı ‘dihidrojen monoksit’ adlı maddenin kullanımının tümüyle yasaklanmasını ya da çok sıkı kontrolünü istiyordu. Maddenin zararlarını astığı afişle şu şekilde sıralıyordu:
1. Yoğun terlemelere ve kusmalara sebep olabilir.
2. Doğaya büyük zararlar veren asit yağmurlarının ana unsurudur.
3. Gaz haline geçmiş hali çok ciddi yanıklara sebep olabilir.
4. Kazara solunması, ciğerlere dolması ölüme yol açabilir.
5. Erozyona yol açar.
6. Otomobil frenlerinin etkinliğini azaltır, kazalara yol açar.
7. Ölümcül kanser hücrelerinin hepsinde bulunmuştur.
Bir saat içinde genç öğrencinin açtığı standı ziyaret eden 50 kişiden 43’ü bu duruşu destekler, altı kişi ise kararsız kalır. Sadece bir kişi yasaklanması istenen ‘dihidrojen monoksit’ adlı maddenin ‘su’ olduğunu söyler. Bu proje “Ne kadar kolay aldatılıyoruz?” konulu yarışmanın birincisi seçilir. Gencin açıklaması şöyle: “Amacım saptırılmış, saçma bilimsel cümleciklerle insanların nasıl kolayca yanlış sonuçlara yönlendirilebildiğini göstermekti.”
Son zamanlarda basın ve internette sıklıkla kullandığımız bazı gıda ve içeceklerde böcek boyasının kullanıldığına ilişkin haberler ve görüşler yer alıyor. Yukarıdaki öyküyü yazmamın nedeni bu konudaki görüşümü aktarmak...
KAYNAĞIYLA İLİŞKİLENDİRİLMEMELİ
Aslında karmin boyası olarak adlandırılan bu parlak kırmızı renkli boya maddesi böceklerden elde edilen karminik asidin bir tuzu. Ayrıca E120, natural red 4 gibi isimler ile de biliniyor. Kimyasal yapı olarak kabızlık tedavisinde yaygın olarak kullanılan sinameki yapraklarında bulunan etkili maddeye benziyor (antrakinon yapısında). Gerek ABD ve gerekse Avrupa Birliği tarafından gıdalarda, içeceklerde ve kozmetiklerde kullanılması öngörülen bir boyar madde.
Gazete ve internetteki yorumları okuduğumda insanları olumsuz etkileyen hususun ‘böcekten’ elde edilmiş bir boyanın gıda olarak kullanılması. Halbuki bir madde hangi kaynaktan elde edilmiş olursa olsun saflaştırıldığında artık elde edildiği kaynakla ilişkilendirilmesi doğru olamaz. Eğer gıda ya da ilaç olarak kullandığımız her ürünün kaynağını düşünsek hiçbir şey kullanmamamız gerekirdi.
Bu konuda birkaç örnek vermek isterim. Mesela, genç görünmek uğruna insanların deri altına enjekte ettirdikleri botoks, bozunmuş konservelerde gelişen çok zehirli bir mikroorganizmanın toksini (Clostridium botulinum). Enfeksiyonların tedavisinde kullandığımız antibiyotikleri veren canlılar da yine mikroorganizmalar. Bu mikroorganizmaların ilk olarak elde edildiği yerleri düşünürsek antibiyotik de kullanamayız; mesela Sardunya adasının kanalizasyon çıkışından ya da Kopenhag Hayvanat Bahçesi’ndeki suaygırlarının dışkısından... Ama elde edilen maddenin artık kaynağıyla hiçbir ilişkisi kalmamıştır.
Halk arasında çok bilinen bir deyiş var: “Bir deli kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramamış.” Bilerek ya da bilmeden bu tip ‘palavraların’ ortaya atıldığına daha önce de şahit olmuştuk. Bir süre önce de yoğurt ve süt ürünlerine ilave edilen ve kanserojen etkili ‘solitin’ adlı bir madde ile ilgili haberler çıkmıştı. Sözüm ona bu madde süt ürünlerinin bozunmasını ve aylarca dayanmasını sağlıyormuş. İşin doğrusu böyle bir madde henüz keşfedilmedi! Yazımın girişinde bahsettiğim öyküye ne kadar da benziyor, değil mi?
Asıl önemli olan güvenilirlik, yani gıdalarda kullanıldığında insan bedeni üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin olmaması. Mevcut bilimsel çalışmalarda uygun derişimde deney hayvanlarında uygulandığında herhangi bir toksisite riski görülmemiş.
Sadece hassas kişilerde düşük bir alerji riski uyarısı bulunmaktadır.