Adamı resmen garson sanmışlar... Obama’yı... Barack Obama’yı bir davette garson zannedip kendisinden içki istemişler... Rengi siyah ya... Hem de Senatörken... Davette kenarda dikilirken biri geliyor ve kendisine içki siparişi veriyor...
Baştan alalım:
Barack Obama daha tanınmadan ve başkan seçilmeden önce New York’ta janjanlı bir davete katılıyor. Davetlilerden biri de kendisini garson zannediyor. Yıl 2003... ABD Başkanlık seçimine daha 5 yıl var. Obama o sırada Chicago-İllinois eyalet senatörü... Yani sadece Chicago’nun bir kesiminde tanınan siyah bir siyasetçi.
O akşam New York’ta medya elitlerinden birinin daveti var. Zamanın Başkanı Bill Clinton’un danışmanlarından biri Beyaz Saray’in içi-dışı vesaire diye kitap yazmış, o kitabın yayını vesilesiyle lüks bir evde davet. New York medya sosyetesi var. Halen WSJ gazetesinde yazan Katherine Rosman da bir başka medyacı ile bu davete katılıyor. Hikayeyi yazan Rosman.
Rosman diyor ki: O zaman WSJ de çalışmıyordum, bana iş verecek bir medyacı bakınıyorum. Parti gayet cafcaflıydı, bir ara Bill Clinton bile geldi-gitti... Ama herkes çok havalı ve önemliydi ve oraya ait olmadığımı bana hissettirdiler. Ben de süklüm püklüm kenarda dikiliyorum. Bakınırken, benim gibi süklüm püklüm dikilen bir siyah adam gördüm, partide zaten birkaç tane siyah vardı. Ben de o adamın yanına gittim, kendimi tanıttım, sohbete başladık. Illinois eyalet senatörüymüş. Washington’a büyük Senatoya seçilmek için kampanya yapıyormuş... Barack Obama ile böyle tanışıyor.
Yazar sohbette bu siyasetçinin ilginç hikayesini duyunca, kendisi hakkında bir dergi yazısı yazmak istemiş. Ama daha sonra dergi yazı önerisini reddettmiş. Yani dergi bile bu siyasetçiyi ilginç bulmamış.
Ardından Rosman Obama ile sohbeti tamamlıyor, davetten ayrılmak üzereyken, Rosman’ın yanına biri yaklaşıyor. Adını vermediği ve -tanınmış yazar- diye tanımladığı bu kişi Rosman’a -O konuştuğunuz kişiyi ben tanımıyordum, davetli olduğunu da bilmiyordum ve sizden önce kendisini garson zannedip içecek istedim- diye utangaç biçimde anlatıyor...
Yani Obama kenarda beklerken bir tanınmış yazar kendisinden içki servisi istemiş. Aralarında nasıl bir konuşme geçti, bilinmiyor. Ama kesin Obama kibar davranmıştır.
İşte Amerika’da siyah olmak böyle birşey. Obama o davetten iki yıl sonra 2005’te Washington’a Senato’ya seçildi. Sonra 2008 başkanlık seçiminde Demokrat Parti adaylığı için önseçimde 7 adaya karşı yarıştı. Onları yendi, parti adayı oldu, sonra da ABD Başkanı seçildi.
Amerika 17 yaşındaki siyah çocuğun öldürülmesi ve katilin beraati vesilesiyle renk - ırk tartışmasının girdabında. Obama önceki gün -O vurulan çocuk 35 yıl önce ben de olabilirdim- dedi... Mağazaya alışveriş için girince mağaza güvenliğinin takibinde dolaşmanın ne olduğunu siyahlar bilir- dedi. Yolda yürürken, yanından geçtiğiniz araçtakilerin kapıları içeriden kilitlemesinin ne demek olduğunu siyahlar bilir- dedi... Ya da asansöre binince, beyaz kadının rahatsız olup çantasını daha sıkı kavraması... Bunları o da yaşamış. Ve aslında Obama da biliyor ki, şu haliyle bile kılığını biraz değiştirse, kukuletalı ceket falan giyse ve yanlış bir mahallede dolaşsa, gayet rahat bir silah namlusu görebilir...
Amerikada ırkçılık yalnızca siyahları kapsamıyor. Rengi ve aksanı biraz farklı herkesi kapsıyor... Giyimi kuşamı farklı olanları, Hint sarisi ya da başörtüsü giyme cesareti gösterenleri de kapsıyor. Bu durumun görünürde bir çaresi de yok. Ve durum daha kötüye gidiyor. Daha fazla silah, daha fazla keskinleşme, ayrışma, farklılaşma, siyasi kilitlenme.
Evet bir de ekonomik kriz etkisi var. Faiz sıfır, ama işsizlik hala çok yüksek, Fed Başkanını rahatsız edecek kadar yüksek... 5 yıllık krizin hasarı onarılamadı, kriz öncesine dönüş, bir hayal... İşsizlik rakamı içinde birer statistik unsuru olan bireyler de işte böyle sokakta burunlarından soluyup birbirlerine diş biliyorlar.