Haziran seçimlerinin en zayıf karnı çözüm süreciydi ve seçimlerin bir sonucu olarak gündeme gelen koalisyon hükümetlerinin de, en zayıf karnı, çözüm süreci olacak gibi görünüyor.
Çözüm süreci, seçim sonuçlarının da gösterdiği gibi, Türkiye için artık bir iç sorun olmanın ötesinde başka sorunları ima ediyor. Seçimlerin hemen sonrasında iki önemli gelişme yaşandı. Bunların birincisi Suriye’deydi.. Tel Abyad’ta DAİŞ ve PYD güçleri arasında yaşanan, yoğunlaşarak sürecek ve başka yerleşim merkezlerine yayılacak gibi görünen çatışmalar... Dün Erbil’den gelen haberler ise KDP’nin parlamentoyu boykot ettiği yolundaydı. Sebebine gelince: Başkanlık seçimleri yaklaşırken, KDP ve Mesut Barzani’ye yönelik muhaliflerin yürüttüğü kuşatmanın daha da güçlendiğini söyleyebiliriz.
KDP’ye karşı mücadele yöntemlerini sertleştiren diğer Kürt Partileri, AK Parti’nin Doğu ve Güneydoğu’da uğradığı oy kaybını, sanki KDP’nin hanesine yazmış gibi görünüyorlar. KDP ve Barzani bundan son derece rahatsız. Kürdistan Bölgesel Yönetimini, DAİŞ sonrası dönemde zor günler bekliyor. Böyle devam ederse, Kürt Partileri arasındaki siyasi anlaşmazlıkların çözümü daha da zorlaşabilir.
Özetle Türkiye’nin Haziran seçimi bize, Doğu ve Güneydoğu’da bugünkü haliyle, AK Parti’nin temsil ettiği siyasi rolün azalmasının ve zayıflamasının yarattığı sonuçların, sadece bizi değil, arka bahçemizde (Suriye ve Irak) yaşanan gelişmeleri derinden etkileme ve hatta belirleme potansiyeli taşıdığını gösteriyor.
Dolayısıyla çözüm süreci, artık milli bir süreç olmanın ötesinde küresel boyutları olan bir süreçtir. Aslına bakarsanız Oslo’dan başlayarak durum zaten buydu. Batı, ne Oslo’yu ne çözüm sürecini benimsedi ve destekledi. Batılılar ‘Kürt siyasi alanında’ Türkiye’nin tek başına bir inisiyatif geliştirmesine, yeni bir modele sahip olmasına ve kendi Kürt sorununu çözüme kavuşturma hamlesine hiç sıcak bakmadı.
Ama buna rağmen, Türkiye’nin siyasi zemini, Öcalan’ın oynadığı önemli ve yararlı rol nedeniyle, Batı, sürece müdahale edemedi, lakin görünen o ki, bu müdahalenin koşulları Suriye ve Kürdistan Bölgesel Yönetiminde adım adım hazırlandı.
Yüzyıl sonra Türkiye, Kürt meselesinden kaynaklanan sebepler nedeniyle, başta Amerika olmak üzere, Batılı ülkelerle yeni bir karşılaşma yaşıyor ve tarihsel bir sorun olarak en zor ve karmaşık dönemini yaşayan Kürt sorunu dediğimiz sorun, bölgesel faktörlerin ve Kürt taleplerinin tetiklediği milliyetçi bir dalganın içine yuvarlanmış gibi görünüyor.
Koalisyonun en zayıf karnı bu yüzden işte, çözüm sürecidir.
AK Parti’nin bu alandaki siyasi tecrübeleri önemli bir kazanım ve siyasi zenginlik. Ama bu kazanım ve siyasi zenginliğin ileriye taşınması artık sadece AK Parti’nin sorumluluğunda değil. Koalisyon bu nedenle, çözüm süreci bağlamında, AK Parti’nin omuzlarına yüklenen sorumluluklara, olabildiği ölçülerde CHP, HDP ve hatta MHP’nin ortak olması veya olabilmesi anlamına geliyor.. Bu olabilirse eğer, MHP ve AK Parti koalisyonu bir felaket olmayabileceği gibi, hayırlı da olabilir. Aynı şekilde CHP ve AK Parti koalisyonu da CHP’yi çözüm süreci bağlamında yeni bir yüzyıllık muhasebeye zorlayabilir ve içinde bulunduğu rehavetten kurtulmasına yardımcı olabilir.