Yaz başından bu güne hava sıcaklığı bir türlü ortalamaların altına inmedi, hatta rekor üstüne rekor kırmaya devam ediyor. Bahar döneminde gece serin geçen sıcaklıklar da yükseldi. Geceler de bunaltıcı bu aralar, nefes alacak zaman yok gün içinde. Çabuk ve kolay çözümlerden biri derdimize derman oluyor bu aralar. Her sorunda olduğu gibi kısa vadeli çözüm üretmekte üstümüze yok, ona ne şüphe. Fakat merak ettiğim bu eğreti çözümleri ne zaman sorgulamaya başlayacağımız.
Aşırı sıcak havayı her hissedişimizde soluğu klimalı ortamlarda alıyoruz ya da hemen evdeki klimayı açıyoruz. Gece bile kapatmıyoruz artık. 24 saat klimaların açık olması olağan algılanıyor. Her işin kolayına çabuk alıştığımızdan doğal afetlerden biri olan sıcak hava dalgalarına karşı klima, bizim seçtiğimiz kolay çözümlerden biri haline gelince aşırı sıcaklara da afet demek için haliyle bin şahit gerekiyor. Biz “Aşırı sıcaklar aslında birer doğal afettir” deyince de kimse inanmıyor işte.
ANİ DEĞİŞİM HASTA EDİYOR
Tabii ki klima kullanmak, aşırı sıcaklardan az etkilenmenin bir yolu. Fakat asıl çare problemin kaynağını araştırıp onu engelleyebilmekle mümkün. Çünkü bir kısır döngüdür gidiyor senelerdir. Son yıllarda artan sıcaklığın sebebi atmosferdeki sera gazı salımlarının artması. Klimanın düğmesini her çevirdiğimizde, aslında sera gazı salımına katkı sağlamış oluyoruz. O an için serinliyoruz ama önümüzdeki yıllarda yaz aylarının daha sıcak geçeceğinin altına imzamızı bizzat kendi ellerimizle atıyoruz! Havayı soğutmak için klimaların harcadığı elektrik enerjisi üretilirken atmosfere ciddi bir salım yapılmış oluyor otomatikman.
“Bana ne? Ben kendi keyfime bakarım, umurumda mı dünya!” diyenler de varsa eğer klimanın sağlığı da ciddi anlamda etkilediğinden de bahsetmek istiyorum. Dışarıda hava yaklaşık 40 derece hissediliyorken, bulunduğunuz mekanın sıcaklığını 20 dereceye ayarlamışsanız hastalığa davetiye çıkarırsınız. Aniden 20 derecelik bir sıcaklık değişimine maruz kalmak, ilk darbeyi bağışıklık sisteminize vurur acımadan. Vücudunuzdaki zararlı küçük canlılar birden galip gelirler savunma mekanizmanıza karşı ve sayıları hızla artmaya başlar. Daha da kötüsü klima sürekli aynı havayı döndürüp durduğundan havadaki virüs ve bakterilerin sayısı artar. Alerjik bünyelerin alerjileri tetiklenir. Bir anda başınızı yataktan kaldıramayabilirsiniz güneşli, sıcak yaz gününde.
DÜĞMEYE BASMADAN DÜŞÜNÜN
“Sıcak havada tek ihtiyaç ortamı soğutmak ve klima bunu kolayca başarıyor, neden rahatımızı bozuyorsun?” demeyin. Hava filtreli, hatta havayı temizleyen, daha az enerji harcayan klimaların tercih edilmesi neden önemsenmiyor? İşte bunu anlayamıyorum. En önemlisi ise klimaların kontrollü kullanılması. Dışarıda atmosfer sıcaklığı 40 derece iken klimayı 27 gibi daha makul değerlere çıkarmak ve belli aralıklarla klimayı otomatik ayarda tutmak, hatta gerekmedikçe kullanmamak, vantilatörleri yeniden hayatımızın birer parçası yapmak da bizi serinletmeye yetecek.
Hiç düşünmedik ki klima tuşuna basmadan önce. Hiç sormadık ki kendimize, bu klimanın zararı var mıdır, varsa da nedir acaba diye. Hiç öğrenmek istemedik ki bu aralar havanın neden bu kadar sıcak olduğunu. Hiç merak etmedik ki eskiden de böyle sıcak mıydı bu temmuz ayları. Cevaplarını bile merak etmiyoruz bu soruların. Yaşıyoruz öylesine, birileri belki bizim yerimize düşünüyordur rahatlığıyla. Her durumda hep kolayı seçiyoruz nasıl olsa. Bizim için kolaylığı önemli sadece. Gerisini ne ben sorayım ne de siz söyleyin... Aslında çok söze de gerek yok, benden sonrası tufan bizim atasözümüz değil mi?