Koltuktan kalktığımda aklım hala televizyon kanalından geçen altyazıdaydı. Önce Hakan saniyeler içinde değişen yüzüyle “Ankara’da patlama olmuş” dedi. Ardından başımı televizyon ekranına çevirdim. Akan yazıların yükü, arka arkaya gelen harflerin biriktirdiğinden çok daha ağırdı. Tam o sırada Elvan seslendi odasından: “Anne, saçımı kurutmayacak mısın?” Kurutmayacak mıyım? Kurutacağım. Ama Ankara. Bomba. Otobüs. Durak. Bekleyen yolcular. Patlama... “Geliyorum” dedim. Bedenim gitti, aklım koltukta oturdu kaldı. Kızımın saçlarını kuruturken Kerem geldi. Kocaman gözlerle az sonra ağzından çıkacak kelimelerin yabancılığından olsa gerek biraz acemice “Anne korkunç bir şey olmuş” dedi. Gözlerimle “Ne?” diye sordum. “Ankara’da patlama olmuş. Çok sayıda ölü ve yaralı varmış!” Ders yaptığı odasından çıkıp beyaz kağıt almak üzere girdiği salonda iki saniyede maruz kaldığı şiddet bu! Yüküm onlarca kat artıyor. “Evet duydum az önce. Çok korkunç ve üzücü. Senin de üzüldüğünü görüyorum. Birazdan konuşuruz ama lütfen salonda kimse yoksa televizyonu kapat” dedim. “O kanalı izlemeyeceğim zaten, başka kanal açarım” dedi. “Yok” dedim, “Televizyonu kapat!”. Ertesi gün, okullarında yapılacak gezinin iptal duyurusu geldi. “Terör olayları yüzündenmiş” dedi. “Evet anladım” diye cevap verdim.
Hayat öyle boş ki...
Pazar günlerini severim ben. Kendi çocukluğumu hatırlatan bir rutini vardır; muhakkak banyo ile biter. Ama geçen pazar, oğlunu koklayıp öpen babaların fotoğraflarını gördükçe, bir yakınının ardından feryat edenleri duydukça, en iyi okullarda okumak için canını dişine takan, dünyayı güzelleştirmeye çalışan gencecik çocukların gözlerine baktıkça... “Yok artık, sevmiyorum pazar günlerini!” dedim. Ama bu ağır, hantal ruh halini de sevmiyorum, harekete geçmekten alıkoyuyor insanı. Oysa Stefan Zweig’in dediği gibi “Birisi barışı başlatmalı, tıpkı savaşı başlattığı gibi.” Yani “Barışı ben başlatıyorum” diyenler bir araya gelmeli...
Kerem ile henüz konuşmadım. Ama bugün okuldan geldiklerinde dilimin döndüğünce konuşacağım. Bazen “kötü” insanların olabileceğini ve onların zarar verici eylemler yapabileceğini ama “iyi” insanların her zaman, her yerde olduğunu ve bizim dünyayı sevgi ve güven içinde tutabileceğimizi, bunun için çalışacağımızı anlatacağım. Küçük kız da bizi dinleyecek. Belki de barışı başlatan “ben”ler, çoğalacak..
ANNENİN AJANDASI
Mendil yiyen balina Franky
Dünyaca ünlü TOMY’nin Lamaze imzalı sevimli oyuncaklarını miniklerle buluşturan Adore Oyuncak, ailelerin ve bebeklerin yeni gözdesi olacak Mendilli Balina Franky’yi satışa sundu. Küçük Franky’nin mendillerini balinanın ağzındaki delikten geçirebilen 0-24 ay arasındaki minikler, ağızda kaybolup başın üzerinde yeniden görünen mendillerle saklambaç oyununu keşfediyor. Balina Franky 74,90 lira
Eğlenceli ve çılgın kahramanlar
Çılgın Hırsız filmi vizyona girdiğinde tüm dünyada milyonlarca kişi izledi. Filmin Minions adı verilen sevimli karakterleri ise küçükler kadar büyükleri de büyüledi. Keskin Color’ın lisanslı ürünleriyle Minions karakterleri kırtasiye ürünleri şimdi hem okulda hem okul dışında çocukların arkadaşı. Koleksiyon bloknot, okul etiketi, kutu dosya, saplı çanta ve farklı defter seçeneklerinden oluşuyor.
Vizyondan önce vitrinde
Koton’un, Batman ve Superman hayranları için özel olarak tasarladığı Batman v Superman: Adaletin Şafağı koleksiyonu raflardaki yerini aldı. Tarihte ilk kez Batman ve Superman’i beyazperdede buluşturan filmin vizyona girmesine sayılı günler kaldı. Koleksiyonda yer alan tişört 9.99 lira ile 29.99 lira arasında değişen fiyatlarla satılıyor.