Türkiye'nin "yükselişi", "güçlenmesi"; ekonomik olarak sınıf atlaması, kendi içindeki sorunları çözebilme kabiliyeti ve en önemlisi de "özgürlük", "hürriyet" ve "adalet" anlayışı tüm kardeş ve dost ülkeler için hem "ilham" verici, hem de "umut" verici adımların atılmasına "tekan" oluyor. Azerbaycan ile birlikte Karabağ'ın işgalinin bitirilmesindeki dirayet ise, güçlü Türkiye faktörünün nasıl bir "etki" ve "sinerji" oluşturduğuna dair kanaatin "temelini" belirledi.
Türk "Keneşi"nin, Türk "Devletler Teşkilatı"na dönüşmesinin, Türk devletlerinin kendi milli bilinci ile devlet aklına sahiplenme kapasitesinin belirgin ortaya çıkmasının temelinde, Türkiye'nin vardığı yer durmaktadır.
Türk devletlerinin teşkilatının, Semarkand zirvesi gündemine aldığı konular ile; kendine has yol haritasını teyit etmiş oldu.
Ortak ekonomik, siyasi, kültürel-gelecek temeli; zirvenin ana temasını, teşkilatın varacağı nihai hedefin; yeni güç-merkezi olarak Türk Medeniyetinin dünya üzerinde "saygın" ve "vazgeçilmez" noktaya ulaşması olması fikri ise, yeni Kızılelmalardan birinin habercisi oldu...
Bu büyük aileye KKTC'nin şimdilik gözlemci olarak katılması ise, yeni güzel ve cesur adımların "ayak-sesleri" olarak karşımızda...
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in konuşmasında, Türk devletleri dışında yaşayan Azerbaycanlıların ana dillerinde okuma-yazma haklarının, temel kültürel haklarının teşkilatın gündemine taşıması ise; başka bir "cesur" eylemin işareti olarak karşımızda...
Burada isim zikredilmese de, İran'daki Türklerin kültürel haklarına işaret edildiğini gözlemlemekteyiz.
Türkiye'nin güçlenmesi, nasıl bir ortama vesile olduğunu anlamamız için; fazla kafa yormaya gerek yok aslında...
Ama ben burada "sevinçli olduğum kadar, "endişeli durumların olduğundan da bahsetmek istiyorum:
Türk devletlerinde "özgürlük", "demokrasi", "adil-paylaşım", "hürriyetler" başlıklı ana maddeler, hali-hazırda da sorun olarak karşımızda. Zira insan "hak" ve "özgürlükleri" konusunda, coğrafyamızda aşılması gereken başlıklar vardır.
Türkiye modeli demokrasi, özgürlük, hürriyetler konuları, diğer Türk devletlerinde izlenmezse, bu açık bırakılan alan yavaş yavaş kapatılmaz ise, kenardan müdahalelere meydan vereceği tehlikedir.
Bu tehlikeyi kendi içinde, iç dengeleri gözeterek çözebilen Türk devletlerinin, bu teşkilatın geleceği için de yeşil ışık yakmış olacaktır.
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" fikri, devletlerimizin temelini oluşturmalı ve Türkiye'den örnekler ile yola çıkıyorsa; daha cazip hale getirilmesi ülküsü de, gerçekleşmiş olacaktır.
Özgürlük ve hür olmak, insanın doğuştan fıtratına yaradan tarafından lütfedildi. Devletler bu yaradılış fıtratına uyduklarında, kalıcı medeniyet inşasına varabilir. Buna karşı koyanların hüsran tarihi ders olmalı.
Türkiye ile gelecek inşası hikayesini idrak eden tüm Türk devletleri, eğer bu gerçeğe dayanarak hareket ederse, birlikte nasıl bir güç doğacağına şahitlik edecektir.
Türk Medeniyetinin yükselişi, sadece milletimize değil, dünyaya çok güzel şey verebilir. Bu coğrafyada mevcut olan devlet dışı tüm örgütlerin de, hayat bulacağı alanlar devletlerin üzerine gidip çözmekten korktuğu, özgürlük alanları olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Dolayısı ile Türkiye'nin siyasi tarihinden ders alınmalı ve uyarılarına sonuna kadar kulak verilmesi hayatidir!