İsrail'in Gazze'de yaptıklarını Uluslararası Adalet Divanı'na taşıyan Güney Afrika dikkatleri üzerine çekti. Lahey'de yaşanan süreci hukukçular tartışacak ancak Güney Afrika,1994'e kadar beyazların hâkimiyetinde insanlığa karşı işlenen suçlarla haber gündemlerine düşüyordu.
Güney Afrika'da yaşanan trajediyi anlatan bir filmi tekrar hatırladım. John Boorman'ın yönettiği "Benim Ülkemde" (Country of My Skull) filmi 2004'te çekilmişti. Türkiye'de de gösterime giren film dikkat çekiciydi.
Filmde anlatılanlar 1994 yılında geçer. Güney Afrika'da siyahilere yapılan işkenceleri ve zulümleri incelemek üzere bir komisyon kurulur. Bu "Uzlaşma Komisyonu" önceki yıllarda
İnsan hakları ihlali gerçekleştirenleri itiraf etmeye çağırır. Yaptıkları her kötülüğü etraflıca anlatacak ve itiraf edecek olanlar affedilecektir. Komisyonun görevi cani duygularla suç işleyenleri ve hükümet emriyle suç işleyenleri ayırt etmektir.
Filmde 20. yüzyılda yaşanan utanç verici olayların ardından siyahi gazeteci ile ırkçı bir polisin diyalogları ülkede yaşanan dönüşümün keskinliğini gösterir.
Güney Afrika'nın Lahey'e giden süreçte kendi özgün tarihi elbette önemli. Ancak mesele sadece bundan ibaret değil. Üstelik Güney Afrika yalnız da değil. Çin'le büyüyen ticaret hacminin yanı sıra medeniyetler arası ortaklıklar da öne çıkıyor.
Çin'in Yumuşak Gücü Kültürel Metinler
İsrail'in Gazze'de yaptığı sivillere dönük saldırıların küresel gerilimde mutlaka tarafları oluşacaktı. ABD bölgedeki karakolu olarak gördüğü İsrail'de Netanyahu'nun eylemlerinden memnun olmasa da Blinken'ın (kendi kökenini dile getirerek) meseleye yaklaşımı bize Samuel Huntington'ı hatırlattı.
Medeniyetler Savaşı'na sürüklenen dünyada Gazze hassas bir eşikti.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in Afrika kıtasıyla kurduğu ilişki yalnızca ekonomik göstergelerle izah edilemez derecede. Çin kurduğu ilişkide yumuşak güç unsurlarını titizlikle kullanıyor ve kültürel metinler üzerinden hayata, erdeme, ahlaka dair ortaklıkları öne çıkarıyor.
Güney Afrika basınına dün yansıyan Xi Jinping'in açıklaması küresel bir mesaj içeriyor: "Bugün dünyanın ihtiyacı olan şey çatışma değil barıştır; dünyanın istediği şey çatışma değil koordinasyondur. Çin ve Güney Afrika, kalkınma konusunda daha fazla ses ve etki yaratmak için birlikte çalışmalıdır..."
"Xi Jinping'in Alıntıladığı Klasikler" adını verdikleri video serisi Çin tipi komünizmin kültürel köklerini anlatıyor. Ünlü düşünürler, şairler, imparatorlar üzerinden bugüne nasıl geldiklerini anlatan videolar Afrika'da yerel dillerde yayınlanıyor.
1921'de Mao Zedong ve yanındaki küçük devrimci grubu, polisin onları yaklaşık 97 km kuzeydoğudaki Şangay'dan itibaren takip etmesinin ardından, partinin ilk kongresini gölün ortasındaki bir teknede gerçekleştirdiler. Bu 'Kızıl Tekne', Çin'de sembolik bir değere sahip. 2012'de başkanlığa gelen Xi Jinping şimdilerde Nahnu gölünde toplananlar için bir umut. Xi Amca'nın ticaret savaşında ABD'yi yeneceğine "iman" etmiş durumdalar.
Konfüçyus ve Ubuntu felsefesi nasıl bir noktada buluşacak bilinmez ancak Çin'in kültürel mirası üzerinden yaptığı çıkarmayı hafife almak aymazlık olacaktır.
İran'a Saldırı Yahut Müdahale
Son iki gündür ABD Başkanı Biden'ın İran'a vereceği mesaj merak ediliyor. Yemen'de, Lüban'da, Suriye'de, Irak'ta yahut doğrudan İran topraklarında yaşanabilecek gelişmeler tartışılıyor.
İsrail ve Körfez ülkeleri için İran'a verilecek tepki bölgesel sonuçlar doğuracaktır. Analistler Başkan Biden'ın daha düşük dozlu bir saldırıyı tercih edeceğini yazmakta. Ancak ABD'nin İran'a dönük hamlesinin esas alıcısı küresel rakibi Çin olacaktır. Bu süreç en çok Pekin'de dikkatle takip edilecektir.
Önümüzdeki aylarda Samuel Huntington'u ve Medeniyetler Çatışması'nı daha çok tartışacağız.