CHP yüzde 28 oy aldı.MHP, yüzde 15.BDP yüzde 6. Toplamı yüzde 46 ediyor.
Ak Parti’nin aldığı yüzde 45.6 üzerinden hesap edildiğinde de, yüzde 54.4’lük bir karşı oy blokundan söz edilebiliyor.
Böyle topluca bakıldığında bayağı bir oy yekunu ortaya çıkmış oluyor.
Bunların toplanabilirliği ayrı bir sorun ama, bu oyların niteliğine bakıldığında ortaya başka sorunlar çıkıyor.
Şunu artık herkes gördü ki, Ak Parti Türkiye’nin her yöresinden oy alıyor ve bu çok kapsamlı bir temsiliyeti ortaya koyuyor.
Şu da görüldü: Muhalefet partilerinin her biri, bir alanda yoğunlaşmış durumda ve Türkiye’nin geri kalanındaki temsiliyetleri kimi zaman yok denecek ölçüde sınırlı.
Diyelim CHP’nin oy oranı olan yüzde 28 küçük bir rakam değil. Ama bu rakam, Türkiye’nin belirli bir yöresinde yoğunlaşmış olarak bulunabiliyor ve Türkiye’nin geri kalan kısmında temsiliyetiniz çok sınırlı boyutlara inebiliyor. İç Anadolu ve Doğu - Güneydoğu gibi üç bölgede CHP yokları oynuyor mesela.
MHP’nin durumu da benzerlik arz ediyor. MHP İstanbul gibi neredeyse Türkiye ortalaması niteliğindeki bir metropolde yüzde 4’lere düşmüş, Doğu - Güneydoğu’da yok.
Hem CHP’nin hem MHP’nin, Cumhuriyet kodlarına en çok vurgu yapan siyasi yapılar olarak, Doğu -Güneydoğu’da mevcut olmaması, Türkiye gibi etnik sancıya sürüklenmek istenen bir ülkede son derece önem arz ediyor.
BDP etnik siyaset yapıyor ve karşılığını bir ölçüde Doğu - Güneydoğu’da buluyor. O da, Türkiye’nin diğer yörelerinde yoklar seviyesinde.
Şöyle düşünelim, Türkiye’nin belirli bölgelerine, yani belirli toplum kesimlerine münhasır hale gelen bu siyasi yapılar, Türkiye’nin genel iktidarını elinde bulunduruyor olsalar, nasıl bir Türkiye ortaya çıkardı?
Ak Parti, Türkiye’nin her bölgesinden ciddi anlamda oy alıyor. Ciddi anlamda, yani ya birinci parti olarak ya ikinci parti olarak. Bu şu demek: Türkiye’nin her tür insan topluluğuna dokunuyor, onlarla bir şekilde temas kuruyor. Böyle bir ilişki, ister istemez, bir şekilde onlarla iletişim kurma sonucunu doğurur. Ne dediklerini dinlersiniz, duyarsınız, er veya geç onları anlarsınız... Kendinizi restore edersiniz.
Bütün tecrit çabalarına rağmen, Ak Parti iktidarının bunu sağlamaya çalıştığı söylenebilir. Zaten Türkiye genelinde ulaştığı yaygınlık da ancak bununla mümkün hale gelebiliyor. Şu da söylenebilir: Ak Parti başından itibaren, başardı başaramadı, ayrı konu, ama “Hayat tarzına müdahale” suçlamalarına maruz kalmamak için yoğun bir çaba içinde olmuştur. Burada belki, kategorik olarak “muhafazakar bir siyasi yapı”yı dışlayan odakların reddini aşaması söz konusudur. Aynı şekilde Alevilere yönelik iletişim çabalarının da “Güvensizlik” duvarına çarptığı söylenebilir.
Bir CHP iktidarı...
Bir MHP iktidarı.
Bir BDP iktidarı...
Olur olmaz, ihtimal dahilinde veya değil, ayrı konu, sadece tasavvur boyutunda baktığımızda nasıl bir Türkiye söz konusu olabilir?
Kıyıların ya da Kadıköy, Şişli, Bakırköy dünyasının, onların medyada kimi köşelere yansıyan kibir stoklarının CHP’de odaklaştığını düşünelim, böyle bir stokun toplum çoğunluğuna bakışı nasıl bir iktidar programı ortaya çıkarır?
Hemen hatırladınız değil mi, Tek Parti ruhu budur:
- Bu toplumu tornadan geçirmek lazım. Çobanın oyu ile sinema yıldızının oyu bir olur mu? Ağzı çorba kokanlar ülkesi olmaktan kurtulmak lazım. Lazım, lazım, lazım. Sür o zaman torna tezgahına Ayşeleri, Fatmaları, Mehmetleri, Alileri... Getir kıyafet devrimini, sokaklar Batı ülkesi görünümü kazansın. Yüzde 1’in oyu, yüzde 99’dan daha ağır gelsin.
Bir MHP iktidarı söz konusu olduğunda Doğu - Güneydoğu’da ne olurdu?
Bir BDP iktidarını düşünmek mümkün mü?
- Dinime dahleyleyen bari müselman olsa, denilmiş ya...
Çoğunluğun baskısından bahsedenlerin bari elleri temiz olsa... Yani azlık halindeyken zalimleşilmiş bir geçmişten geliyor olmasalar...
Kim ne derse desin, şu anki Türkiye, en rasyonel iktidarını bulmuştur. Bu da, toplumun ortak aklının çok sağlıklı işlediği gerçeğini ortaya koymaktadır.