Sona yaklaştık.
Pazar günü herkes sandık başında olacak.
Katılım aynı mı olur?
Şüphem yok.
Çünkü Türk Milleti tarih boyu devlet idaresini asla şansa, zamanın akışına bırakmamıştır.
Yapılan onca baskıya rağmen, hayatları tehlike ve tehdit altında olmasına rağmen, Avrupa'da yaşayan gurbetçilerimizin gözlerini kırpmadan sandıklara koşmasını başka neyle izah edebilirsiniz?
Sadece Avrupa'da mı?
Elbette değil, dünyanın her yerinde ve tabi ki ülkemizde de.
Katılım ilk tur yüzde 88,9
İnanılmaz bir oran.
Dünyaya demokrasi dersi veriyoruz.
Peki, bize bu konuda ders vermeye kalkan Batı'da durum ne?
Sizi gidi hikâyeden kaplanlar...
Avrupa'da, Türkiye'nin dörtte biri kadar nüfusu olan ülkelerde bile katılım oranı evlere şenlik.
Kimi ülkelerde %40, kimi ülkelerde %50, kimi ülkelerde %60.
Yunanistan pazar günü hayati bir seçime girdi. Katılım %60.
Bu düşük katılıma rağmen ortalıkta kol gezen başlıklar;
Kargaşa, kaos, hile, şaibe.
Nüfusuyla ve katılım oranlarıyla tüm ülkelere fark atan Türkiye'de ise başlıklar tam tersi.
Huzur, güven, adalet.
Bu tablo son yıllarda her seçim sonrası karşılaştığımız olağan bir tabloya dönüştü.
Ancak birileri bu tablodan, Türkiye'nin çeyrek asırdır gösterdiği siyasi istikrardan son derece rahatsız.
İşte o birileri bugünlerde, durumu tersine çevirmek için sinsi tuzaklar peşinde.
Bu durum da 2023 seçimlerini diğerlerinden farklı kılıyor.
Aman dikkat...
Birkaç gün sonra yarış sonlanacak.
Ardından oluşan tabloya göre devletin, milletin ve diğer dünya devletlerinin yeniden pozisyonlandığı bir süreç başlayacak.
Bunlar seçim sonrası beklenen olağan gelişmeler.
Ancak bir de beklenen olağanüstü gelişmeler var.
Üstelik bu gelişmelerin bazıları da gerçekleşmiş durumda.
Bunlardan biri ve en tehlikeli olanı ise şüphesiz "kutuplaşma".
Evet, genele yayılmasa da maalesef ülkenin belli bölgelerinde ve belli toplum katmanlarında kutuplaştık, kutuplaştırıldık.
Peki, sırada ne var?
Sırada kutuplaştırılan tarafların birbirlerine kırdırılarak iç savaş çıkarılma planı var.
Nihai amaç ülkeyi kana bulamak.
Bu nedenle tuzağı yakından gören biri olarak haykırıyorum, AMAN DİKKAT!!!
Zira kutuplaşma öylesine bir noktaya geldi ki, çatışmanın başlaması için bir kıvılcım yeter.
12 Eylül'ü unutma...
Amerika'nın kurduğu tezgâha düşen binlerce vatan evladı birbirini kırdı ve gelecekte ülkesine birçok alanda hizmet edecek koca bir nesli kendi elleriyle toprağa gömdü.
Bugün olduğu gibi insanlarımız sağcı diyerek, solcu diyerek kutuplaştırıldı ve birbirlerine kırdırıldı.
Sağcı kendisini solcunun vurduğunu zannetti, solcu ise sağcının.
Oysa her ikisini de vuran, onları tuzağa düşürendi.
Aynı kişi, aynı silah sabah sağcı vurdu, akşam solcu.
Oyunu çözdük ama çözene kadar çok büyük bedeller ödedik.
Şimdilerde yine aynı tehditle yüz yüzeyiz.
Oyun aynı.
Değişen tek şey sağcı-solcu yerine Erdoğancı ve Erdoğan düşmanı denmesi.
Tarih aptala tekerrür eder...
Şimdilerde aynı odaklar yine pusudalar.
Son günlerde;
Silahlanmaya çağıranlar,
İnsanları sokaklara davet edenler,
Kalabalıkları meydanlara çağıranlar,
Toplumda gerilimi artıran söylemlerde bulunanlar;
Hangi partiden olursa olsun,
Hangi ittifaktan olursa olsun,
Makam ve mevkii ne olursa olsun,
Cinsiyeti, yaşı kaç olursa olsun,
Bilin ki emperyalistlerin kripto elemanlarıdır.
Unutma...!
Tuzak aynı tuzak,
Oyun aynı oyun,
Oyunu kuranlar aynı odaklar.
Buna rağmen halen uyanamayanlar, gözleri çapaklı gezenler.
İlla bedel ödeyerek mi uyanacaksınız?
Silkelenin ve asla unutmayın.
"Destede kâğıt biter, Amerika'da oyun bitmez."