“Son zamanlarda beğenerek okuduğum kitapların bir bölümüne para ödemedim”dersem aklınıza ne gelir?
Aklınıza gelenlerin hiçbiri doğru değil. Okumalarımın çoğu, özellikle son zamanlarda, ‘e-kitap’ olarak indirdiğim eserlerden oluşuyor ve hemen her aradığıma kolayca erişebiliyorum. Bir bölümü “Bunu mutlaka oku, hem de bedava” diye bana duyuruluyor...
İnanmadınız, değil mi? İnanın.
Hayli zaman oluyor, e-posta adresime, “İyi bir kitap okuru olduğunuz anlaşılıyor; yeni çıkan indirimli alabileceğiniz yayınları size tavsiye etmek isteriz, tabii arzu ederseniz” diyen İngilizce bir mesaj geldi. “Neden olmasın” düşüncesiyle olurumu verdim ve ilgilendiğim konularla ilgili bir form doldurdum. O gün bugündür, her gün, içinde on kadar kitaptan söz eden bir liste geliyor...
Beğenerek okuduğum bedava kitaplar o listeden seçtiklerim...
İngilizce e-kitap satışı yapan Amazon, Barnes & Noble, Apple sitelerine link veriliyor listede; ben daha çok ‘Free’ (bedava) olanlar arasından kullanıyorum tercihimi. Kitabı tanıtırken verilen bilgilerin çoğunun doğru olduğunu da sınayarak öğrenmiş oldum.
Dijital kütüphanemde bu sayede edindiğim çok sayıda kitap var. Sizler de ister ve yazıma internet üzerinden ulaştığınızda bu linke tıklarsanız, ‘bookbub’ sitesiyle tanışırsınız.
Türkiye’de internetten satış yapan bazı kitabevleri de, kendilerine ilgi gösterip programlarını dijital okuma cihazlarına indirenlere Türkçe kitaplardan bedava bir seçki sunabiliyor... Yazıya oturmadan önce baktım, bunlardan birinin e-kitap listesinde tam 10028 kitap var...
Hafta sonu bir yabancı gazetede okuduğum yayın hayatıyla ilgili üzücü bir yazıdır beni bu konu üzerinde düşündüren... Kitapları dünyada çok satanların lüks içinde müreffeh bir hayat yaşadıklarını sanıyordum; öyleymiş, ama şimdilerde bu değişiyormuş... Özellikle ABD ve Avrupa’nın ‘ekonomik kriz’ ile tanıştığı 2008 yılından itibaren, yazarların hayatı altüst olmuş... Rahata alışmış ve geleceğe daha güvenle bakar hale gelmişken dünyalarının karardığı gerçeğiyle karşılaşıvermişler...
Yeni başlayanlar veya hevesliler değil, birkaç romanı veya araştırma eseri bulunan, iyi paralar kazanmışları da...
Evini satıp kiraya çıkanlar, daha az masraflı bir hayat için ülke değiştirenleri bile varmış...
Olur a... Fakat görüşlerine başvurulanlardan birinin benden şikâyet ettiğini görünce durumun vahametini ve geri dönüşün güç olduğunu anladım...
“Benden şikâyet etmiş” dedimse isim vererek bir şikâyet değil elbette; benim gibi romanları artık e-kitap formatında okuyanları ve mümkünse bedavasını tercih edenleri şikâyet etmiş birkaç kitabı çok satmış, buna rağmen ekonomik sıkıntı içine düşmekten kurtulamamış yazar...
Google’un dijital kütüphanesine girip kendi kitaplarının dünyanın her tarafından erişilir hale geldiğini görünce tattığı burukluğu şöyle anlatıyor: “Hani evine gelir ve hırsızlar tarafından talan edildiğini görürsün de, polis ‘Neden kapına ‘hırsızlık yapma’ uyarısı asmadın’ diye sana çatar ya... İşte kendimi aynen öyle hissettim...”
Meslek sırrı vermiş gibi olacağım, ama sizden mi saklayacağım, kütüphanemde bulunmayan eski tarihli kitaplara danışmak için ben de Google’un kapısına dayanıyorum. Tarihle ilgili, önemli devlet adamlarının anıları türü kitaplar bolca var orada. Aradığın bir ismin geçtiği sayfayı da kolayca bulabiliyorsun...
Kur’an-ı Kerim’i İngilizceye en düzgün çevirenlerden Muhammed Marmaduke Pickthall (1875-1936) 1900’lü yılların başında bir süre İstanbul’da yaşamıştı... Osmanlı başkentiyle ilgili gözlemlerini öğrenmek için ‘With the Turk in Wartime’ (Savaş sırasında Türkler’le) isimli anılarının peşine düştüm. Aaa, benzer pek çok kitapla birlikte onu da hem de bedava bir internet sitesinde bulmayayım mı?
Çok şükür yayın dünyası henüz bizde ‘krizde’ değil; ama teknolojinin yazarların hayatını kolaylaştırdığı kadar zorlaştıracağı bir döneme girildiği de kesin...
Bilesiniz istedim.