Her türlü yeniliği, özellikle güzel ve işlevsel ise, fazla zorlanmadan kabullenen bir milletiz. Başka bazı toplumlarda göze batan yeniliğe karşı direnç, bizim toplumumuzda, asgari ölçüde.
Yine de istisnalar yok değil...
Marmaray’ı ele alalım. Boğaz’ın iki yakasını kavuşturan, yeraltından geçen trenle birkaç dakika içinde Üsküdar’dan Sirkeci’ye varmayı sağlayan bir kolaylık Marmaray; bu sebeple, 150 küsur yıl önce rüyası görülmüş, ekonomik imkânlara ancak son yıllarda kavuşulabildiği için yapımı şimdiye kadar gecikmiş bir proje...
Allah rüyasını görenlerden de, yapmak isteyip imkân bulamayanlardan da, bu büyük eseri milletimize kazandıranlardan da razı olsun...
İnsanlarımız açıldığı andan başlayarak bu inanılmaz yolculuğa koşuyor...
Hepsi değil. Bazı gazeteleri çıkaranlar, o bazı gazetelerde ahkâm kesenler ‘’Ben binmem arkadaş’’ inadındalar... Sanki projeyi incelemiş, yapımına nezaret etmiş, eksiğini-gediğini gözüyle görmüşler gibi, ‘tehlikeli’ olduğu gerekçesi ardına sığınıp ‘asrın projesi’nden yararlanmak isteyen insanları caydırmaya çabalıyorlar...
İşletmeye alınan her yenilikte rastlanması doğal ârızalar çıkmaya görsün, ‘’Biz dememiş miydik?’’ fırsatını kollayan hayli bağnaz tip var...
Dün Sabah’taki sütununda Hasan Bülent Kahraman hatırlattı: CHP’nin eski liderlerinden Bülent Ecevit, başta karşı çıktığı için Boğaz’ın üzerine kurulan köprülerden hayatı boyunca geçmemiş...
Şimdikiler onun kadar ilkeli değiller: Başlangıçta kötülemek için ellerinden gelen her türlü kötülüğü isnat ettikleri, ufak-tefek kazaları büyüterek halkı uzağında tutmaya çalıştıkları ‘Metrobüs’ uygulamasından artık yararlanmakta hiçbir beis görmediklerini biliyorum.
Nasıl yararlanmasınlar? ‘Metrobüs’, güzergâhı üzerinde yaşayıp çalışanlar için bugün en kestirme ulaşım aracı...
Ondan yararlanmamak demek, en az birkaç saatini heba etmek anlamına geliyor...
Marmaray da, tam kapasiteyle çalışır hale geldiğinde, her gün, 1,5 milyon insanı taşıyacak...
‘Bağnaz’ olmasına bağnazlar da, câhil oldukları söylenemez her yeniliğe ‘’İstemezük’’ bayrağı açarak karşı çıkanların... Belki câhildirler, ama kendilerine sağlanan köşeler bu özelliklerini gözlerden saklıyor...
En yakışan özellikleri, kıskançlıkları... Kendilerinden farklı gördükleri kişiler veya kesimler eliyle gerçekleşen her yeniliğe otomatik karşı çıkmaya şartlanmışlıkları kıskançlıklarından...
‘Neden biz yapamadık, neden aklımıza gelmedi?’ kıskançlığı...
Sırf bu yüzden aslında kendilerinin de keyif alabilecekleri, işlerini kolaylaştıran yeniliklere şaşı bakıyorlar...
Tavırları Ecevit kadar keskin olanlar, bir inat bir murat, kolayca yararlanabilecekleri yeniliklerden kendilerini mahrum bile edebiliyorlar...
Hayatı Ankara’da geçen, nâdiren İstanbul’a yolu düşen Ecevit’in Boğaz üzerindeki köprülerden yararlanmaması ona az bir şey kaybettirmiştir; ‘İstemezük’ cephesinin İstanbul’da yaşayan tipleri öyle bir lükse de sahip değiller...
İçinden tren geçen Marmaray benzeri bir tüple Boğaz’da araç trafiğinde de yeraltından yararlanılacak bir proje son safhasında; iki yıl içerisinde hizmete girecek... Zamanı geldiğinde ‘Avrasya Tüneli’ni de kullanmayacaklarını ileri süreceklerine iddiaya girerim...
Kıskançlık bu ya...
İşleri gerçekten çok zor; yakında kıskançlıktan çatlarlarsa şaşırmayalım...
‘’Geçmeyeceğim’’ dediği bilinenleri Marmaray’da görenler bana ihbar etsin, olur mu?