Amerika'da önceki Başkan Donald Trump'ın Kasım-2024'de yapılacak Başkanlık seçimine girmek için çırpınışları dünya çapında dikkat çekici..
Eski siyasetnâme kitaplarında, 'riyaset şehveti'nin diğer şehvetlerin her birisinden çok kat-be-kat güçlü olduğu söylenmiştir.
Trump'ın adının, siyaset sahnesinde tanınmadan onlarca yıl önce, kapitalist sistemde yükselmenin sosyo-psikolojik özellik ve örneklerinden söz edilirken, dünyanın en büyük 'gayrimenkul kralı' oluşuna ve hayatında geçirdiği bazı merhalelere dair 'dipnotları'nda zikredildiğini hatırlıyorum.. İstanbul- Mecidiyeköy'deki iki gökdelenin tepesinde uzaklardan okunan Trump yazısının, bu kişiyle ilgisi genel olarak yine de bilinmiyordu herhalde..
Sonra Obama'nın 2 dönem başkanlığından, eski Başkanlardan Bill Clinton'un hanımı ve eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un Demokrat Parti'den aday olması karşısında, bir anda sivrilen yeni bir siyasetçi vardı.. Onun, Amerika'nın en zengin milyarderleri arasında belli bir yeri olduğu söyleniyordu ve reklamları da ona göre son derece göz alıcıydı.. 19. Yüzyıl vahşi kapitalizm döneminin kovboy reislerini hatırlatıyordu, seçim propagandalarında..
Ama o sadece bu dolar gücüyle hedefe varamayacağını; bu yüzden, daha ilk anda, propaganda konuşmalarında İslâm düşmanlığı yaparsa siyaset meydanında daha güçlü tutunacağını anlayacak kadar da zeki idi.. Üstelik de, hem rakibi Hillary onun ayarında bir İslâm düşmanlığı nutukları çekmeyecek kadar tecrübeli idi, hem de Amerikan toplumu o zaman Başkan adayları arasında Trump ayarında, alenen İslâm düşmanlığını sergileyecek örneklere sahib değildi.
Buna rağmen Trump, o zaman 330 milyon nüfuslu Amerika'da, o sivri çıkışlarıyla kısa sürede dikkatleri üzerine çekmiş ve Başkanlık seçimini sadece 300 bin civarında bir oy fazlalığıyla kazanmayı başarmıştı.
Kasım 2020'de yapılan İkinci dönem Başkanlık seçimi yarışında ise Joe Biden karşısında yenik düşmüş ve 6 Ocak 2021'de Capitol Baskını olarak anılan ve Beyaz Saray ve benzeri diğer kurumlara yönelik on binlerce Trump tarafdarının saldırıları ve 6-7 kişinin öldüğü büyük karışıklıklar sırasında, onları durdurmak yerine bir de tahrik eden eski Başkan Trump hâlâ, ağır iddia ve ithamlarla yargılanıyor ve Başkan adayı olmasını önleyecek bir cezası olmazsa gelecek seçim için Cumhuriyetçi Parti'nin en güçlü adayı olarak gösteriliyor.
Biden'ın, -bizde Ecevit'in son başbakanlık döneminde olduğu gibi-, kendisini yaşlılık sebebiyle idare etmekte güçlük çekmesi yüzünden, Trump kazanabilir de.. Ve Trump İslam karşıtı söylemlerine yeniden hız vermiş bulunuyor.
Evvelki gün Amerikan Kongresi'nin bir üyesi, Trump'ın hakkındaki onca kirli işlerine rağmen, yeniden aday olmasını eleştirirken onun, 'tuvaletini pantolonuna yapmış kişi durumunda olduğunu..' söyleyiverdi. Bu sözler, Yahoo News'in bültenleri ve diğer medya organlarının manşetlerde de kendisine yer buldu. Bu açıdan o kadar önemli de sayılmayabilir.
Ama bu sözler, KK Bey'in bir videosundaki sözleriyle ayniyeti işaret ettiğinden ilginçti. Çünkü KK Bey, her kimi kasd ediyor idiyse, onunla ilgili olarak özetle diyordu ki, videosunda:
'Bir kimse oturduğu koltuktan kalkmamakta ısrar ediyorsa, bir takım kirli işler yaptığının, kalktığı zaman anlaşılacağı korkusundandır; çünkü altını kirletmiştir.'
Evet, onun sözlerini bu kadar örtülü anlatabildim..
Bugün, KK Bey neyin peşinde bilmem; ama enteresan adam.. Kendi tutumunun mahiyetini kendi sözleriyle açığa vuruyor.
Herkese bir şeyler vererek, hattâ Ankara ve İstanbul BŞ. Bld. Başkanları olan M. Yavaş ve E. İmamoğlu'nun fotoğraflarının altına, henüz seçimden aylarca önce sanki seçilmişler gibi C. Başkanı Yardımcısı unvanlarını yazdırarak, şehirlerin meydanlarında kendi reklamını yaparken, yandaşlarından kimsecikler, 'Ayıp olmuyor mu?' demeyi bile akledememişlerdi.. Bir de '6'lı Masa'nın diğer başkanlarından her birine de Başkan Yardımcılığı makamı veriyordu; '7 Kocalı Hürmüz' komedisini hatırlatacak şekilde. Halk onun bu halinden etkilenip, karmaşık ve herkese mavi boncuk dağıtarak Başkan olma çabasına güven duymadığından, tam cephe halinde kuşatma altına alınmış olan Erdoğan'a oy vererek, o oyunları basiret ve ferasetiyle bozmasını bildi.
Derken.. '6'lı Masa'ya son âna kadar uzak duran ve hattâ eleştiriler getiren Ü. Özdağ isimli en fanatik ırkçı kafalardan birisi, KK. Bey'le özel bir görüşme yapıp, seçimde ona destek vereceğini açıklayınca, yandaşları onu da alkışa boğmuşlardı; tıpkı Davutoğlu, Karamollaoğlu, Babacan vs. gibi..
Ama bütün o çabalara rağmen KK Bey Başkan seçilemedi..
Partisinden istifa çağrıları yükselmeye başladı.. Ama seçim akşamı tablo ortaya çıktığında, kızgın bir şeklide gelip masayı yumruklayarak, 'Bir yere gitmiyorum, 'bu-ra-da-yım!' hecelerini yüksek sesle dile getirince, bu sözlerin ne mânaya geldiğini anlamayan yandaşları şimdilerde o sözleri anlamaya başladılar gibi..
Ve o sırada Ü. Özdağ isimli kişinin, 'Eğer Kemal Bey Başkan seçilseydi, bizim partiye MİT Başkanlığı'yla, üç Bakanlık vereceğini' açıklaması, tabloyu daha bir kararttı. Çünkü KK Bey'in partisinin sözcüsü F. Öztrak, bu iddiayı kesin bir dille yalanladı. O sırada telefona sarılan eski başbakanlardan Davutoğlu isimli kişi, KK Bey'e bu iddiayı sordu, KK Bey ona da, 'Yok böyle bir şey!' demişti.
Dünlerde, 'Benim ömrüm, CHP zihniyeti ile mücadele içinde geçmiştir.' diyen Davutoğlu, bunun üzerine, 'Ben Kemal Bey'e güvenirim..' diyecek kadar da tuhaf bir başkalaşıma uğradığını sergilemiş oldu. Ama hemen arkasından KK Bey, bir TV. kanalına verdiği röportajda, Ü. Özdağ'la aralarında imzalanan protokolün varlığını kabul etti ve yıllardır Tayyip Bey'i, 'tek adam yönetimi kurmak'la suçladığını bile hatırlamayıp, partisinden kendisi dışında kimsenin haberinin olmadığını ve '2 kişi arasında imzalanan ve iki tarafın şerefine tevdi edilen ve elbette partilerimizi de bağlayacak olan o protokol üzerine konuşmayı emanete riayet etmemek sayarım..' gibi bir cümle kullanarak, Ü. Özdağ'ın şerefi üzerine de bir soru işareti kondurarak işin içinden sıyrılmaya kalkıştı..
Arkasından da istifa çağrılarına, 'Para işlerine bulaşmamış temiz birisini bulun, hemen istifa edeyim..' diyerek, partisinin bütün mensuplarının üzerine bir takım soru işaretleri kondurdu ve zımnen, partisinde kendisinden başka temiz kimse olmadığını ilân etmiş oldu. Şimdi de, gemiyi badirelerden kurtarıp güvenilir bir limana kavuşturmaktan söz ediyor.. Deniz Ticaret Hukuku'nda bir 'müşterek avarya' mefhumu vardır: Bir gemi, tehlikeyle karşılaştığında, gemiyi karaya oturtmak veya bir yere toslamak gibi iradeli olarak yapılan kurtarma çabaları sırasında uğranılacak zarara, o geminin sahibi kadar, gemide malları bulunanlar da, paylaşmayı taa baştan taahhüd ederler.
KK Bey'in gemisinin karşılaştığı tehlikelerden, sadece geminin sahibi olan ortakları değil, o gemiye mallarını yüklemiş olanlar da 'müşterek avarya' kavramına göre ve böylece, onun kaptanıyla, gizli veya açık iş tutmuş bütün öteki yük sahibleri, (partililer) ve kişiler de sorumlu olacaklardır.
Trump ve KK Bey'in buluştuğu yer ise, ikisinin de oturdukları koltuktan kalkmak istemeyişleridir, çünkü kalkacak olurlarsa ortaya çıkacak tablo, kirletilmiş pantolon benzetmesindeki gibi olacaktır.