Biz operasyonu tartışırken beklenen oldu ve Amerikan Merkez Bankası (Fed) Açık Piyasa Komitesi (FOMC) aslında bir nevi teşvik olan tahvil alımını azaltma yolunda ilk adımı attı. Tahvil alımını 85 milyar dolardan 75 milyar dolara düşüren Fed, yaptığı açıklamada ‘istihdamdaki iyileşmeye bağlı olarak ılımlı bir azaltma kararı verilmiştir’ dedi. Bu, konuşulduğu gibi, Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için yeni bir dönemin başlangıcı ve daha zor bir süreç mi? Ben bunun tam da böyle olduğunu düşünmüyorum. Zaten dün bu gelişmeye piyasalar sınırlı tepki vererek durumu çok ‘vahim’ olarak görmediklerini anlattılar. Bunun dışında Fed’in radikal bir azatmaya gitmeyeceği ve tedrici, zamana yayılan bir süreci yöneteceği de belli olmuş oldu. Böylece piyasalardaki belirsizlikte ortadan kısmen kalkmış oldu.
Stratejik ülkeler ve örülen çoraplar
Ancak dünden gelen yorumlara bakıyorum; birçok uluslararası haber ajansı, kırılgan beşli (Hindistan, Brezilya, Endonezya, G.Afrika ve Türkiye) diye niteledikleri ülkelerin şimdi daha fazla riskli olduğıunu söylemeye başladılar. Biliyorsunuz bu ‘kırılgan beşli’ tanımını Morgan Stanley, ağustos ayı raporunda ortaya atmıştı. Bu tanım, Fed, tahvil alım programını azaltırsa en çok zarar görecek beş ülke tespitine bağlı olarak ortaya çıktı. Bu ülkelerin ortak özelliği, cari açık ve enflasyon dengesi olarak sorunlu olmaları... Aslında yakından bakınca bu 5 ülke bulundukları bölgede hatta kıtada belirleyici ülkeler.
Yalnız ekonomik olarak değil, siyasi olarak da giderek öne çıkan, süreci belirleyen ve tarihi geçmişleri ile de merkez konumundaki ülkeler. Bu ülkelerin her biri çok yakın tarihte bir Çin ya da G. Kore olabilir. Mesela G. Afrika, Asya-Pasifik’te Çin’in yaptığını Afrika kıtası için yapabilir. Keza Hindistan, Asya’da Çin kalkınmasını Avrasya coğrafyasına taşıyan ve Çin’in hemen arkasından gelerek gelişmiş Avrupa ülkelerini geride bırakan bir güç olmaya aday.
Türkiye ise bütün bu ülkelerden çok daha stratejik bir öneme sahip. Türkiye, yeni dönemde Avrasya coğrafyasını somut olarak öne çıkaracak, belirleyecek, yönlendirecek ve bu anlamda batı-doğu dengesini hızla değiştirecek potansiyeli taşıyor. Ancak bu potansiyel, güçlü bir siyasi irade ile ortaya çıkabilir.
Bakın iktidar demiyorum bunun da ötesi olarak Türkiye devleti, demokratikleştikce bu vizyonu önüne koyuyor ve içinde bulunduğu bölgeye bu pencereden bakıyordu.
Mayısta niye başaramadılar?
Ancak şu kırılgan beşli tanımının, söylediğim gibi 22 Mayıs’ta, ilk defa Ben Bernanke’nin tapering (tahvil alımını azaltma) yapabiliriz vurgusu ile ortaya atıldığını biliyoruz. Şimdi bu ülkelerden en stratejik iki ülke olan Türkiye ve Brezilya’da 22 Mayıs’tan sonra olanları hatırlayın. Türkiye ve Brezilya yalnız ekonomik olarak değil, siyasi olarak da kırılgan ülke konumuna itilmek istendi mi, istendi. Özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu bölge, Mısır darbesi başta olmak üzere, istikrarsızlaştırıldı. Ancak Mısır’da başarılı bir ‘iş’ çıkaranlar Türkiye’de pek başarılı olamadılar. Bunda Başbakan’ın siyasi gücünün etkisi büyük oldu. Ancak küresel neocon çetelerinin başarısızlığında çok önemli bir etken daha vardı; Türkiye devleti. Türkiye devletinin, bu süreçte demokratikleşen ve yukarıda bahsettiğim yeni vizyonla yüklenen kesimi, sürece sahip çıktı ve seçilmiş iktidarın yanında yer aldı.
Peki şimdi...
Şimdiye gelelim; mayıs ayında başlayan ve kırılgan beşlinin en stratejik merkezlerine vurup, gelişmekte olan doğuyu aşağı -krize- çeken süreç daha da keskinleşerek devam ediyor. Bu sefer Fed, tahvil alımlarını azaltmayı söylentiden çıkararak uygulamaya koydu. Yeni Fed Başkanı Janet Yellen’in bu konuda acele etmeyeceği bilindiği için dizginleri tam eline almadan, Fed içindeki neocon kanadın baskısı sonuç verdi. Ancak Türkiye’de bu sefer daha stratejik bir hamle yapıldı. Biraz önce söylediğim gibi, mayıs sonundaki sokak hamlesini Türkiye, Başbakan’ın tavizsiz duruşu ve farkındalığının yanında demokratikleşen yeni devletin süreci yönetmesi ile de çözmüştü. Bu sefer Türkiye için başarılı olma ihtimalı çok düşük olan -güçlü orta sınıf nedeniyle- sokak kalkışmasından ricat edildi ve devletin, iktidarın yumuşak karnına oynandı.
Sandığınızdan çok daha örgütlü
Neocon yapılanması denen yapılanma, CIA ve Mossad içinde güçlü olan ve bütün soğuk savaş dönemi boyunca Türkiye gibi vesayet rejimi altındaki ülkelerde devletin içinde güçlü örgütlenmeleri bulunan küresel bir örgütlenmedir. Soğuk savaşı ve sonrasında tek kutuplu -ABD- sistemini ortaya atan ve yönlendiren, yöneten bu yapıdır.
Londra ve Washington ortak merkezlerdir. Bu yapı, özellikle din olgusunu, İslam gibi güçlü siyasal argümanları olan ve yatay -sivil- örgütlenme ağı güçlü olan bir dini, her zaman kontrol etmek istemiştir. Küresel neocon yapısı soğuk savaş sonrası İslam örgütlenmesini iki temel alanda kontrol etmeyi amaçladı.
İslam’ı iki şekilde kontrol etmeyi amaçladılar
Birincisi, Asya ve Ortadoğu-Afrika coğrafyalarında radikal İslami yapılara sızıldı hatta terör odaklı örgütler devşirildi. El-Kaide bu konuda somut örnektir. Buradaki amaç ikiliydi, bir yanda yapılacak terör eylemleri ile ABD’nin vurucu gücü meşrulaştırılacak öte yandan İslam, vaz ettiğinin tam aksine, vahşet içinde bir terör dini olarak göstirilecek ve Müslümanlar -neredeyse- terörist ilan edilecekti (İslamofobi). Bunda başarılı da olundu, biliyorsunuz. Hâlâ Mısır dahil birçok operasyon ve darbe bu bahaneye bağlı olarak yapılıyor.
İkinci kontrol mekanizması ise İslamı siyasi özünden kopararak sistem içine çeken, neoliberal ekonomi-politikaların kölesi sözüm ona ‘İslami’ denetlenir, asimile yapılar oluşturmaktı. Örneğin Mısır’da darbeyi destekleyen hatta yapan yapıların -resmi ya da sivil- İslam dininden olması böyle açıklanır. Bu ikinci kontrol mekanizması, devletin içinde örgütlenen ve adeta devlet olan asimile ‘Müslüman’ kadrolar yetiştirmeyi de amaçlıyordu ve bunda da başarılı oldular.
Bundan sonra ne olur?
Bundan sonra Türkiye’de ne mi olur; Türkiye bunun farkında, siyasi iktidar ve devletin yeni-demokratik yapılanması burayı çözecektir. İktidar kendi içindeki çürük elmaları da ayıklayarak yola devam edecektir bence... Çünkü Türkiye’nin tam burada düşmesi ve tarihin gerisinde kalmış, küresel neocon yapısının kazanması Mısır’daki darbeye de benzemez. ABD’nin Obama ile birlikte inşa etmeye çalıştığı yeni paradigma ve buna bağlı olarak AB’nin yeni yolculuğu da çöker. Dünya ateşten bir top olur... Sonuç; Türkiye Erdoğan’la devam edecek, göreceksiniz...