PKK/KCK, Şengal'de Kürdistan Bölgesel Yönetimi için çok ciddi bir krize imza atmaya çalışırken geçtiğimiz Şubat ayının 20’sinde Bağdat'ta çok önemli bir gelişme yaşandı. İran ve Irak enerji bakanları iki ülkenin Kerkük petrolünün boru hattıyla İran üzerinden ihraç edilmesini öngören bir proje için anlaşma imzaladı. Hem Kerkük-Ceyhan petrol hattına alternatif bir anlaşma bu, hem de Kürdistan yönetiminin Kerkük petrolleri konusundaki gücünü ve konumunu sıkıntıya sokmaya aday bir proje.
Aslında bu anlaşmanın ilk büyük hedefi, Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle petrol anlaşması imzalayan Türkiye’yi bloke edip denklem dışına sürmektir. Bölgesel rekabette Türkiye’nin bölgesel güç olma dinamiklerine yönelen İran, bu adım ile Kürtlerden daha çok Türkiye'ye gözdağı veriyor. İran bu projeyle elde edeceği gücü kendi çıkarları için derinlemesine kullanacak ve nüfuz etme siyasetinin kapasitesini düne göre daha çok arttıracaktır.
Bağdat'ta atılan imzalar ile Şengal'de PKK/KCK ile Haşd-el Şaabi arasında artık gizlenmesine gerek duyulmayan kirli işbirliği aynı tablo içinde yan yana getirildiğinde ortaya çıkan sonuç, İran siyasetinin hedeflerini açıkça ortaya koyuyor. Esasında bu siyasal ilişkiler örüntüsünün görünür hedefi Kürdistan Bölgesel Yönetimiymiş gibi görünse de- ki öyledir- asıl amacın Türkiye'nin Irak'ta devre dışı bırakılması olduğu çok aşikardır.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin dış dünyaya açılan tek penceresi Türkiye’dir. Bu durum Bölgesel yönetim açısından alternatifi olmayan bir koşuldur. İran Türkiye alternatifini etkisiz hale getirdiğinde, Bölgesel Kürdistan yönetiminin İran'a biat etmekten başka seçeneği kalmaz. İran bu gerçeğin farkında ve deyim uygunsa bu damarı ne pahasına olursa olsun kesmek istiyor.
''Latin Amerika’nın kesik damarları'' gibi Kürdistan Bölgesel Yönetiminin kesik damarları, her şeyden ve herkesten önce Türkiye'nin enerji kalbinde hissedilecektir. Açıkça söylemek lazım bu damarın kesilmesi Türkiye'nin 2023 hedeflerine veda etmesi anlamı taşıyor.
Şimdi Şengal'deki sinsi plana daha yakından bakalım. PKK/KCK, Kürtlük mitosunu kullanarak, çatışmalı gerginlik politikasını sürdürüyor. Bu durum Kürt kamuoyunda "Birakujî" kavramıyla duygusal bir atmosfer yaratıyor ve PKK/KCK bu atmosferden meşruiyet devşirerek olguya ortak olup taraf kimliği kazanıyor. Kardeş kavgası olarak Türkçeye çevirebileceğimiz bu kavram, algı açısından hiç de hakkı olmadığı halde PKK’yı muhatap haline getiriyor.
PKK/KCK bu algıyı körükleyerek çaktırmadan kendini taraf ilan etmekle kalmıyor; Şengal'in kurtarıcısı olarak hem sahne alıyor, hem de Türkiye’de yaptığı gibi KDP yi DAEŞ'i himaye etmekle suçluyor. Haliyle Bölgesel Kürdistan yönetimi çifte kıskaç altına alınmış olunuyor.
PKK/KCK propagandasının aslında tek amacı var; o da İran’la kurduğu ve sahada Haşd-el Şaabi ile sürdürdüğü kirli ittifakı gizlemek.
Musul düşer düşmez Haşd-el Şaabi güçlerinin ilk hedefi Şengal ve Kerkük olacak. Şengal'de PKK/KCK krizi çatışmalara dönüştürürken, Haşd-el Şaabi Kerkük etrafında konuşlanarak, İran'ın taleplerini Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne dayatacaktır. Görünen köy kılavuz istemez.
Bu plan önce Türkiye’nin Irak’taki çıkarlarını vuracak daha sonra da Bölgesel Kürdistan yönetimini ya şavaş seçeneğiyle baş başa bırakacak ya da çok dezavantajlı koşullarda İran'a teslim olmaya.
Şimdi soru; PKK/KCK kime hizmet ediyor? Kiralık keklik kimin için ötüyor?