Suriye meselesi Türkiye’nin şahsi meselesi değildir. Ve de bu sorun, Türkiye için potansiyel istikrarsızlık ve rahatsızlık kaynağıdır. Çatışma ve kaosun bir an önce bitmesi gerekiyor. Bunun için de öncelikle Şam’de rejim değişikliği gerekiyor.
Bunun nasıl olacağı şimdilik belirsiz ve bu belirsizlik, şikayet ettiğimiz istikrarsızlığın ana kaynağı... Olayın askeri boyutunda hem direnişçilerin kazanımları var, hem de Patriot füze boyutu var. Siyasi tarafta ise direnişçiler dahil herkes ABD’ye, ABD de direnişçilere bakıyor.
Askeri ve siyasi durumu dramatik biçimde hareketlendirecek olan, direnişçilerin büyük kazanımlar elde etmesi, örneğin yeni üsler ele geçirmesi olabilir. Öte yanda Şam rejimi toplu katliamları artırabilir ya da kimyasal silaha başvurabilir... Hafta sonunda ABD istihbaratı NY Times gazetesine -Suriye kimyasal silah depolarında hareketlilik gördük- dedi. -Bu kez silahları kullanma belirtileri var- diye de ekledi. Bu depolar ABD tarafından yakından izleniyor. Şam rejimi gerçi bu silahların -dış düşmanlara- kullanılacağını söyledi, ama o dündü. Gerçi en ufak kimyasal hareketin dünyayı ayağa kaldıracağını ve uluslararası koalisyonu harekete geçireceğini Şam’ın biliyor olması gerekir, ama tekrar: Şam’da sağduyu, varolmayan Şam kayısısı gibi birşey.
ABD’nin Başkanlık seçim kampanyası sırasında her iki aday ve yardımcıları Suriye’de -Amerikan postalının yere değmeyeceğini, bombardımanın da düşünülmediğini- söyleyip durdular, ama -kimyasal silah- seçeneğinde Başkan Yardımcısı Biden -Özel kuvvetlerin Suriye’ye girip kimyasal depoları güvence altına alma- ihtimalinden söz etmek zorunda kaldı. Zorunda kaldı- diyoruz, çünkü o TV tartışmasında Cumhuriyetçi rakibi çok sıkıştırıyordu, Biden desteden joker çekip bunu söylemek zorunda kaldı. Dinleyenlerin de ağzı açık kaldı... Pentagon, Suriye’nin 40 kadar kimyasal üssünü kontrol altına almak için 75 bin çift postal gerektiğini düşünüyor.
Yani kimyasalın K’sı halinde Şam karşısında dünyayı koalisyon olarak bulur ve malum destekçileri bile Şam’ı koruyup kurtaramaz.
Onun dışında: Patriot füzelerinin Rusya’nın da gönlünü yapacak şekilde sınırdan içeride tutulacağı anlaşılıyor. Uçuşa Kapalı Bölge bu durumda resmen yok. Ancak Şam sınırın nerede başladığını çok zorlarsa, hareketsiz kalınacağı konusunda güvence de yok. Angajman kuralları ve durumun o andaki takdiri, işin esas boyutu. Füze bataryaları pek film senaryoları gibi metne bağlı kalmayabilir, halin icabına bakmak gerekiyor.
Şam uçaklarına net olarak kapalı bir bölge olmazsa, o zaman direnişçilerin uçaksavar füzesi kullanımı yaygınlaşacaktır. Direnişçilerin son Şam havaalanı saldırısı, taktik bir güç gösterisiydi.
Direnişçilere destekte ABD geride kaldığını da fark etti. İlk aşamada direnişçileri ‘tanıma’ konusunda adım atılacak. Türkiye, Körfez ve kilit Avrupa ülkeleri tanımayı aştılar. ABD 12 Aralık’ta Fas’ta yapılacak toplantıda tanımaya hazır, ancak önce bir -Yol Haritası- istiyor. Direnişçilerin -gönüllerinde nasıl bir Suriye hayal ettiklerini- anlatan kompozisyon ödevi gibi birşeyler yazıp çizmesi lazım. Sonrasında çözülme sürecini direnişçilerin askeri başarıları ve Şam’ın hataları belirleyecek...
Yol planı konusu: Ortadoğu’da bir plan ne kadar tutarsa, ‘Beşar sonrası plan’ da o kadar tutar. Suriye’nin epey badire atlatıp, en şanslı durumda Irak gibi olması muhtemeldir. Irak’taki durumu beğenmiyorsanız, BM Temsilcisi Lakhdar İbrahimi geçen cuma ‘Böyle giderse Suriye’de devlet erir, kanunsuzluk yayılır, çeteler, fraksiyonlar, haydutluk, uyuşturucu kaçakçılığı yayılır, ve en kötüsü etnik çatışma başlar’ dedi.