Beşiktaş’ın eksikleri vardı. Ersan sakat, Oğuzhan ile Quaresma cezalıydılar. Uzatmalı sakat Veli ile Tolgay’ı hiç saymıyorum. Gerçekte yoklar bu kadar çok değildi. Topu topu 1 taneydi! O da Ersan’dı! Ve de asıl eksik, sahadaki onbirde değil, kulübedeydi! Hamle oyuncuları yetersizdi. Şenol Güneş kulübe desteği şansını yitirdi. İlk 11’den kayıp gücü Ersan gibi agresif bir kesiciydi.
Üstüne üstlük Gökhan döküldü mesela. Yerine Quaresma konabilirdi, ama bu olanak yoktu... Ersan da önemli ihtiyaçtı, ama eşdeğeri yoktu kadroda! Beşiktaş savunmada onun gibi çalışarak, alan ve adam kollayarak agresif oynayacak birine muhtaçtı dün. Alan daraltamadı, savunmayı önde başlatamadı. Kayseri ne denli havasındaysa, Beşiktaş o denli kendinde değildi. Öyle bir ilk gol attı ki, nerede ise 2 pasta. Dikine, öne çabuk oynayarak... İşin sırrını çözmesine karşın bunu bir daha denemedi. Kenarlarında boşluk bıraktı. Kayseri özgüvenli, diri ve istekli bir takımdı. Sezon başından bu yana en çok pozisyon bulduğu maçı yaşadı! Şenol Güneş devre arasında Gökhan’ı uyarabilirdi. Çok top ezip takımın hücum gücünü kırıyordu. Beşiktaş ikinci yarı başında önde basıp kazandığı toplarla ele geçirdiği fırsatlarla farkı açabilirdi. Ancak bunları değerlendiremedi bu kez! Gökhan’ın sakatlanıp yerini Kerim’e bırakması (63’) çok şey değiştirmedi. Kerim Gökhan’ın dublörü gibiydi, aynı rolü oynadı! Kayseri’nin gözü kara yüklendiği son anları savunmaya yoğunlaşarak geçirmeyi seçti Beşiktaş. Aslında hücuma en uygun zamandı, ama o gücü kalmamıştı. Maçın özeti şuydu: Beşiktaş’ın golcü kimliği ve özgüveni kayıptı. Temposu, istekliliği, fizik gücü, özgüveni düşüktü. Formunu yitirmişti, bir duraklamaya girmişti. Maçı kazandı, ama bu güvenilecek bir oyunun üretimi değildi. Bu yapıya neden olan ana neden özetle ‘yorgunluk’ olarak görünüyor.