Başlıktaki sorunun cevabı genel olarak herkes. Televizyon seyreden herkes izlediği dizi, haber ya da programa dair hissettiklerini yazabilir. Buraya kadar hiç sıkıntı yok. Zaten medyada bir sürü magazin, yaşam stili yazarı oturup televizyon üzerine yazıyorlar. Ancak iş giderek şirazesinden çıkmaya ve televizyon emekçilerine haksızlık noktasına dönmeye başladı.
***
Birincisi,dizilerde oynayan yıldızların özel hayatına dair yeni şeyler yazanlar televizyon değil sonuçta magazin yazıyorlar. Üç-beş televizyon programına konuk olarak hatta ekranda sunuculuk yaparak falan televizyonculuk yazılmaz.
Niye diyeceksiniz uzun uzadıya anlatayım...
Televizyonculuk aslında çok sayıda çarkın, ayrı ayrı ve aynı zamanda birbirine bağlı olarak döndüğü bir sistemdir.
Hayatının tek günü bir gününde bile rejiye girmemiş, montaj yapmamış, canlı yayın aracından yayın götürmemiş bir adam televizyonu ne kadar yazabilir?
Bazı sorular yazayım, televizyonculuktan anlarım diyenlere sorun:
Mesela 3G kamera üzerinden yayın yapan muhabir stüdyonun sorusunu duyabilir mi?
Normalde duyamaz, o yüzden bir de soru sorulabilsin diye cep telefonundan aranır muhabir?
Mesela bazen canlı yayın araçlarında masa donar ya da jenaratör gider, böyle zamanlarda yayını ekranı siyaha düşürmeden sürdürmek kimin işidir? Bu arada ekranı siyaha düşürmek, namus algısı gibidir televizyonculukta. Mesela artık herkesin bir kısmına ulaşabildiği reytingler, dakikalık olanlar dahil bir sürü analiz gerektirir.
İstanbul’un göbeğindeki bazı yerlerde canlı yayın araçları işe yatamaz zira binalardan çanak uyduyu görmez.
Sıcak ışık ne zaman tercih edilir mesela, sonra stüdyo şefi tam olarak ne iş yapar, uyduya yollanan ve uydudan inen sinyalin kalitesini hangi birimin sorumluluğundadır, bant programlar nereye yüklenir, senkron problemi nasıl çözülür, sanal stüdyo için green box ayarını kimler yapabilir?
Daha yüzlerce soru sorabilirim size ama bu kadarı yeter sanırım.
***
Televizyonda teknik, ana kumanda ve o an devam eden yayının rejisini birbirini döndüren çarklar olarak düşünün.
Sonra haber ayrı, spor ayrı, iç yapımlar ayrı, dış yapımlar ayrı, reklam apayrı dişliler olarak çalışır. Mesela tüm dünya ajanslarından gelen görüntüler hangi havuzda birikir, oradan kim çeker görüntüleri? Arşiv dediğiniz bir kanalın en önemli damarlarından biridir.
Zamanında çalıştığı kanaldan arşiv kopyalayıp bu yeni gittiği kanala satan adamlar da gördük... Sadece bilgi işlem çarkının durması halinde bir kanalın yayın yapamaz hale geldiği bir dünyada yaşıyoruzbugün.
Televizyonda ekran önünde görüneni yazmak kolaydır.
Zor olan bir sıkıntı ya da kötü bir yayında hangi çarkın doğru işlemediğini ve diğer çarkları bozduğunu bilmektir.
O yüzden televizyon yazıları dünyasını ikiye ayırın. Bir,o dünyanın karakterleri, yapım şirketleri, medya heveslisi zengin patronlarına dair yazanlar bir de televizyonculuk dediğimiz sistemi daha fazla okuyabilenler...
Kimseye yazma demek olmaz ama bilmeden yazınca insanların yaptığı haksızlıkların sayısı da artıyor.