Ortadoğu'da savaş hızla yayılıyor...
İsrail, hava saldırısıyla bir yıldır aralıksız bombaladığı Gazze'den sonra, Kuzey'e yöneldi ve Hizbullah'la mücadele adına Lübnan'ı da bombalamaya başladı.
Tıpkı Gazze gibi hedef gözetmeksizin -daha doğrusu inançlarının da emriyle(!) bilinçli bir şekilde- gerçekleştirdiği saldırılarla Lübnan'da da sivil katliamlarına devam ediyor.
Hemen şunu belirteyim...
"Hizbullah perdesiyle" İsrail, Lübnan'a saldırıyor.
Daha önce de yazmaya çalıştım...
Siyonist İsrail, örgütler üzerinden işgali ve gerçekleştirdiği katliamları bir zemine oturtuyor.
Bir kesim bu gerçeği bir türlü görmek istemiyor, çünkü ideolojik entegrizm devleti yadsımalarına sebep oluyor.
Diğer bir kesim de mezhep perdeli yayılma stratejisi güden İran'ın çıkarları için gerçekleştirdiği operasyonların sonuçlarını görmezden gelerek, propagandaya devam ediyorlar.
"Yine mi İran?" diyeceksiniz, "İsrail bu kadar katliam yaparken, içe dönük yazı yazmanın ne alemi var?"
Kimse kolaycılığa kaçmasın.
Hele hele sloganların arkasına sığınmasın.
Muhasebeyi derinleştirmek zorundayız.
İsrail'in nasıl yol aldığını, gazeteleri, haber sitelerini tarasın, manzarayı net bir şekilde görecektir.
Derdimiz hakikatse, inanın her şey gözümüzün önünde gerçekleşiyor.
Bir kere şunu hemen belirteyim...
Benim durduğum yer Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM kürsüsünden İsrail özelinde 'kendi değerlerini bile hiçe sayan' batıyı hedef aldığı konuşmayla aynı.
"Gazze'de sadece çocuklar ölmüyor; BM sistemi de ölüyor, hakikat ölüyor, Batı'nın savunduğunu iddia ettiği değerler ölüyor, insanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutları birer birer ölüyor." sözleri, insanlığın yaşadığı açmazın net ifadesidir.
Erdoğan, uluslararası sistemin iflas ettiğini bir kere daha söyledi, Nazilere benzettiği Siyonist İsrail'in bu gerçekliğin bir tezahürü olduğunun da altını çizdi.
Konuşma, hukuk zemini üzerine yükselen devletin ağırlığını taşıyordu ve insanı merkeze alan bir düzen önerisi içeriyordu.
Cumhurbaşkanı'nın Doğu Türkistan Türk'üne karşı Çin'in uyguladığı politikaları eleştirirken de aynı dili kullandığının altını çizelim.
Evet, durduğum yer burası benim.
Yani devlet ve hukuk dili.
İşte, bugün İsrail'in Hizbullah üzerinden yeni cephe açtığı Lübnan'ın en büyük sorunu, etnik, dini ve mezhebi kantonlara bölündüğü için devlet vasfını kaybetmiş olması.
Bu parçalanmada, İran'ın mezhebi yayılma stratejisine Lübnan'da vekalet eden Hizbullah'ın büyük payının olmadığını kimse söyleyemez.
Hizbullah'ın attığı füzelere büyük anlamlar yükleyenler, İsrail'in işgal zeminini konuşmuyorlar maalesef.
Hemen mezhepçi söylemine sığınacak birileri yine.
İnanın derdim mezhep değil...
Tarihi çatışmalar hiç değil.
Ben bugünü yazıyor, yaşadığım çağın adil şahidi olmaya çalışıyorum.
Onun için, şu hafızasız propaganda mekanizmasının düşmanının önünü açtığını da müsaade edin söyleyelim.
Pers siyaset teolojisinin tezahürü olan Şii hilali stratejisini şekillendiren zihin dünyasında asıl hedefin kim olduğunu, düşmanın açtığı yarıktan nasıl sızıldığını ve günün sonunda aynı düşmana nasıl mevzi oluşturulduğunu hepimiz biliyoruz, kimse sloganların, propagandaların arkasına gizlenmesin.
Yangın var yangın...
Ve yangın bütün bölgeye yayılıyor!