16 - 17 gün önce, Gezi Parkı için gençlerin çevre duyarlılığı ile başlattıkları eylemin nasıl bir noktaya geldiğini hep birlikte görüyoruz.
Kim ne tür siyasi ve sosyolojik analiz yaparsa yapsın, acı ama karşımızda yakılıp yıkılan bir Taksim fotoğrafı var ve bu hepimizi üzüyor. Bu görüntüden hiçbir vatandaşın mutlu olmadığı da kesin.
Artık çok açık ki, Gezi’nin meşru eyleminin arkasına saklanan ulusal ve uluslararası kirli lobi, Türkiye’nin demokratik ve ekonomik değerlerini tahrip ediyor.
Demokratik hak kullanımına ve çevre hassasiyetine eyvallah... Ama sandıkta AK Parti’yi alt edemeyenlerin, gençlerin meşru eylemi üzerinden, meydanlarda iktidar devirme hevesine kapılanları bu millet affetmez.
Nitekim, doğrudan Başbakan Erdoğan’ı hedefe oturtan son operasyon, geçmişte ‘vesayet’ üzerinden planlanan operasyonlarda olduğu gibi bu kez de yine millet duvarına çarpmıştır.
Halkına dayatmalarda bulunan bir diktatör gibi konumlandırılmaya çalışılan Başbakan, bir taraftan halka giderek, halkla kucaklaşarak, bir taraftan da Gezi eylemcilerinin temsilcileriyle görüşerek bu oyunu bozuyor.
***
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önceki gün, 11 kişilik Gezi heyetiyle yaptığı 4.5-5 saat süren toplantının ardından AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, bir basın toplantısı yaptı ve Başbakanın, Topçu Kışlası için “Referandum yapalım” önerisinde bulunduğunu söyledi.
Şu andan itibaren, Gezi eylemcilerini dikkatle izleyeceğiz. Malum, eylemin en azından Gezi kapsamında yer alan gençler “Gezi Parkı’ndaki düzenleme ile ilgili bizim de söyleyeceklerimiz var, bize de sorun” diyorlardı.
Başbakan bu sesi duydu ve “İşte size söz hakkı, gelin referandum yapalım” dedi. Eğer, gerçekten eylem yapanların amacı ‘çevre duyarlılığı’ ise, demokratik katılım ise şimdi demokrasi zamanı...
Şu andan itibaren, Gezi eylemcileri, meydanlarda Başbakan Erdoğan’a küfreden, sandıkla değil, terörle iktidar devirme hesapları yapan demokrasi karşıtlarından süratle ayrışmalıdırlar.
Gezi eylemcileri, şu andan itibaren 28 Şubat hevesleri depreşen, Kürt sorununun çözümüne karşı çıkan, dindarlardan nefret eden, darbeci özlemlerle demokratik eylemleri kirleten Ergenekoncu güruhlarla yollarını süratle ayırmalıdır.
Bunun için de tek yol, eylemlerini şimdilik noktalayarak Taksim’deki illegal örgütlerle, tahrikkar tutum sergileyenlerle beraber olmadıklarını, onları tasvip etmediklerini açıkça ortaya koymaları gerekir. Böyle bir tavır, hem eylemlerinin demokratik meşruiyetini güçlendirecek, hem de şehirleri yakıp yıkan çapulculardan onları kesin bir şekilde ayıracaktır.
Başbakan Erdoğan’ın bu iyi niyetli yaklaşımı cevapsız bırakılır ve Taksim’deki ‘korku fotoğrafı’ sürdürülürse, eylemin millet nezdinde meşruiyeti kalmaz. Ve o zaman, kimse bu eylemin demokratik ve çevreci niyetlerle yapıldığını ya da sürdürüldüğünü iddia edemez.
Evet, saat işlemeye başlamıştır, kim gerçekten çevreci, kim darbeci hep birlikte göreceğiz...